Zindan

4.6K 102 11
                                    

Ağzımı şaşkınlıkla açtım.
"Tolga!"
Başıma daha neler gelecekti. Selin'in sevgilisi burada ne arıyordu? Yoksa beni kurtarmaya falan mı gelmişti? Umutlandım. Tekrar konuşmaya başladım. O ise hiçbir tepki vermeden dinliyordu.
"Lütfen beni buradan çıkar. Ne işin var burada? Selin nerede? O da mı benim için geldi?"
Hala tepki vermiyordu. Düşündüm ve söylediklerimin kulağa ne kadar saçma geldiğini fark ettim.
Benim burada olduğumu nereden bilecekti ki? Aptal Deren.
"Üzgünüm." dedi.
Kolumdan tuttu. Sağa doğru gitmeye başladık. Etrafı iyice inceledim. Lanet pencerelerin hepsi demir bir şeyle kapalıydı. Bir sürü odayı geçtikten sonra tuvalete vardık. Benimle beraber girdi.
"Ne yapıyorsun?"
"Emirler böyle."
"Gerçekten önünde yapmamı mı istiyorsun?"
"Arkamı dönebilirim."
Oltama gelmişti. Arkasını döndüğü an onu bir kenara ittim. Koşmaya başladım. Arkamı döndüğümde peşimden gelmediğini gördüm. Geldiğimiz yöne doğru gittim. 2 merdiveni de indikten sonra o büyük kapıyı gördüm. Kapı açıktı! Hızlıca çıktım. Etraf karla kaplıydı. Hava buz gibiydi. Evin etrafında sadece ormanlık alan vardı.
Koştum, koştum. Etrafa baktım. Tek gördüğüm şey bolca ağaçtı.
Ormana doğru koştum. Sonunda bir yol olmalıydı, değil mi? 5-10 dakika koştuktan sonra yorulmuştum. İnsanlığa dair tek bir iz bile yoktu. Kaybolmuştum.
Sağa doğru koşmaya başladım. Sonra durdum. Önümde biri dikiliyordu.
Oydu. Sırıtıyordu.
"Gerçekten buna inandın mı? Adamlarım bile olmadan buradan kaçmanın imkansız olduğunu anlayabildin mi şimdi?"
Sırıtmaya devam etti. Sinirimi bozuyordu.

Olduğum yerde donakalmıştım. Tolga ve adamları neden arkamdan gelmemişti? Neden bahçede bir tane bile adam yoktu? Kaçmak bu kadar kolay olmamalıydı.
Odaklandığım tek şey kaçmak olduğu için algılayamamıştım.
Koşmak istedim. Yapamadım. O kadar ucu görünmeyen bir ormandı ki korktum. Yine de denemeye değer diye düşündüm. Belki söyledikleri yalandı. Tam koşacaktım ki konuştuğunu duydum.
"Ciddi misin? Burası gerçekten ıssız bir yer. Sence soğuktan donma ihtimalin yüksek değil mi?"
"Her şey seninle orada kalmaktan iyidir!"
Bana doğru yürüdü. Kolumdan tuttu.
"Gidiyoruz. Ölmene izin veremem."
"Hayır!"
Onu ittim.
"Etrafına bir bak. Kocaman bir ormanın içindeyiz."
"Mutlaka bir yol olmalı."
"Peki sen öyle diyorsan."
Söylediği her şey mantıklıydı.
Neresiydi burası? Olduğum yerde durdum ve pes ettim.
"Hadi gel."
Daha fazla karşı koymanın anlamsız olduğunu düşünmüştüm.
15 dakikalık yürüyüşün ardından yorgun düşmüştüm.
Kapıda Tolga'yı gördüm.
"Neden, neden Tolga?"
Sorgulayan gözlerle ona bakıyordum.
O ise ağzını açmıyordu. Selin'le ne alakası vardı? Tüm bunlar bana hala bir kabus gibi geliyordu.
Odama çıkarıldım. Madem buradan kaçmak imkansızdı, neden beni bu odada tutuyordu?
"Tatlım, iyisin değil mi?"
"Hala bana tatlım mı diyorsun, gerçekten?"
"Senin adın bu."
İlk tanıştığımız an gözlerimin önünden geçti. Bana tatlım dediği ilk an. Biraz şüpheliydi zaten. Neden fark edememiştim? Herkese hemen güvenme sorunum beni yine altüst etmişti.

Arda kim bilir şuan ne yapıyordu?
Yüzünü aklıma getirdim. Gülüyordu bana. Onun konuşmasıyla Arda gözlerimin önünden kaybolmuştu.
"Hadi geç oldu. Yatıralım seni."
Yorganı açtı. Birden kıyafetlerini çıkarmaya başladı. Geriye sadece boxerı kalmıştı. Vücudu kaslıydı ve bir sürü garip dövme vardı.
"Ne yapıyorsun?"
"Kıyafetlerle yatmayı sevmem, tatlım."
"Seninle yatmayacağım."
"Ama biz birlikteyiz. Sorun ne?"
"Ya sen gerçekten delirmişsin. Biz hiçbir şeyiz! Sen benim hiçbir şeyimsin."
"Bundan emin misin?"
Güldü.
"Sen ne demek istiyorsun?"
"O gece. Beraber çok eğlendik."
"Yalan söyleme! Hiçbir şey olmadığını söyledin."
"Söyleseydim benimle bir daha konuşmayacaktın."
Söyledikleriyle donakalmıştım. Arda'yı aldatmış mıydım? Kendimden nefret ettim. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
"Ben bunu istemedim! Sen nasıl bana bunu yaparsın?"
"İstemedin mi? İstekli olduğuna yemin edebilirim."
"Hayır hayır hayır. Arda'yı aldatmış olamam. Hayır."
"Ben varken Arda'yı ne yapacaksın ki zaten."
Eski Bora gibi konuşuyordu şimdi.
Ukala.
Cevap vermedim. Yatağa uzandı. Yanını işaret ediyordu. Yatağın ucuna oturdum. Ama o manyağın yanında yatmama imkan yoktu.
"Sabaha kadar orada mı duracaksın?"
"Evet."
"Bak işleri farklı türlü de yapabilirdim. Seni zorla yanıma yatırmak gibi. Seni bağlamak gibi."
"Yapsana!"
Ayağa kalkmıştım. O da yataktan çıktı.
Kapıyı açtı, çıktı. Rahatladım. Fakat
bir süre sonra geri döndü.
Elindekileri gördüm. Yanında Tolga'yı getirmişti. Bense kaçacak delik arıyordum.
"Bunu sen istedin, tatlı tutsağım benim."

TATLIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin