•••
BÖLÜM YİRMİ DÖRT: ZAAFLARSevgili, neredesiniz sevgili bayım? Ben size o kadar muhtaç kalmışım ki, farkında bile değilim. Islak toprağın üstüne yağmur damlaları düşüyor. Taze mezar toprağı ıslanırken, siz her şeyden habersiz izliyorsunuz. Siz sadece izlediniz bayım. Neden şimdi harekete geçiyorsunuz? Kalbime neler yaptığınızı görmüyor musunuz? Üzgünüm sevgili, sende diğerleri gibi körsün. Unutmuşum. Neden sadece kör olduğunuzu kabul etmiyorsunuz? Belki, belki o zaman üstüme çarpan dalgalardan kurtulamam lakin beni hapsettiğiniz ormanlarınız içinde rahat ederim kendimi.
Sabah kalktığımda kendimi salondaki koltukta bulmuştum. Gece koltukta uyuduğum için her yerim ağrıyordu. Bir iç çekerek koltuktan kalktım sehpanın üzerindeki şarap bardaklarını toplayıp mutfağa taşıdım. Tekrar salona geldiğimde sehpanın üzerindeki solmuş gül demeti ve yıllanmış şarap gözlerimin dolmasını sağlarken duvara bir tekme atmamak için kendimi zor tuttum.
Geç uyandığım için fazla zamanım yoktu. Hızlı bir duş alıp -şarabın sarhoşluğu hiçbir şeyin sarhoşluğuna benzemez- aceleyle hazırlandım. Vizeler başlıyordu ve kafamı bütün bu çiçek saçmalıklarından arındırmam lazımdı. Ama ne mümkün? İnsan duygularının esiri olunca, onu kimse kurtaramazdı. Hele aşk kadar aldatıcıysa. Elektrikli motorumun anahtarını aldım ve neredeyse koşar adımlarla evden çıktım. Motoruma binip üniversiteye doğru yol aldım.
•••
2 Hafta Sonra:
Sahte. Satırlarına doladığın iplerin hepsi sahte. Kendi ellerinle boğduğun güllerinin hepsi sahte. Kimse farkında değil. Görmüyor musun? Gözyaşların bile sahte belki de. Biliyor musun? Denizlerde cinayet işlerler. Haberin var mı? Yok. Hem de denizler öyledir ki, sen farkında olmadan tek bir bakışıyla öldürürler hem de. Öyle bakar ki denizler, kalbinde bir tsunamiyi şaha kaldırırken senin yapabildiğin tek şey soğuk toprağın altından yardım dilenmek olur. Ah, denizler. Ah, ölü denizler, en çokta sen açmaz mısın o yaraları?
Yetmiyor. Artık gerçekten yetmiyor. Cameron'a olan hislerimin hiç biri yetmiyor. Daha fazla, diyorum içimden. Onu daha fazla sevmek istiyorum, diyorum. Sanki mümkünmüş gibi. Daha fazlasını istiyorum. Acıdan mı hoşlanıyorum? Böyle düşünürdü herkes. Ama hayır, ben acıdan hoşlanmıyorum. Hayatı acı olan birinin de canı yanar, sadece artık alışmıştır. Onu öyle bir sevmek istiyorum ki, dünya üzerinde kimse onu benim gibi sevemesin. Onu öyle bir sevmek istiyorum ki, ona olan sevgim kadar kimse böyle büyük bir sevgi duymasın kimseye. Onu öyle bir sevmek istiyorum ki, saflığın simgesi olan zambaklar bile imrensin ona beslediğim sevgi için.
Tüm vizelerimi vermiş, yarıyıl tatiline girmiştim. Türkiye'ye ikinci hafta dönmeye karar vermiştim. Cameron bana o çiçekleri gönderdikten sonra onunla yüz yüze herhangi bir iletişime geçmemiştim. Ondan bu kadar uzun süre nasıl bu kadar ayrı kalmıştım, bilmiyorum. Sadece biraz kafamı toparlamak istemiştim ancak o her zaman hayallerimdeydi. Hayallerim... Bana hiç bir zaman rahat vermezlerdi. Bu çok küçüklükten beri süregelmişti. Uzun yıllar gittiğim psikologların hiç biri tam olarak hayallerimi anlayamamışlardı. Sadece hayallerimi değil, onlar yaşadığım hayatı dahi anlamamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
Fanfiction(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...