•••
BÖLÜM BİR: HAYALLERLE DOĞMUŞUM BEN
Doğudan esen meltem titrememe sebep olmuştu. Şaraplar döküldü geceye, şaraplar döküldü kelimelere. Kelimeler anlamını kaybetti. Bir genç kıydı kendine. Gecenin bir yarısı dolunay ışığının altında son buldu bir hayat. Ağıtlar yakıldı bu kıza. Genç yaşta kıydı kendine dediler. Onu öldüren hayalleri miydi, yoksa aşkı mı? İyisin dediler, sen hep iyiydin. Ben aslında hep ölüydüm. 23'lük bedenim bir tabutun içinde. Toprak atıyorlar üstüme. Annemin feryatları bitmek bilmiyor. Başımda dualar okunuyor. Sevdim diyorum, kaçtım. Ve öldüm.
Penceremden içeri giren gün ışığı ile gözlerimi aralayıp uykulu bir biçimde kalktım. Üst komşumun sabahın köründe havlayan köpeği ile 'Los Angeles'ta sıradan bir sabah daha.' diye geçirdim içimden.
Mutfağa gidip kahvaltı yaptım ve odama girip hazırlanmaya başladım. Gömlek giymeyi severdim. Arkadaşlarım üstümde genelde gömlek dışında bir şey göremezdi. Kısa kollu düz beyaz bir gömlek giyip evden çıktım ve her sabah olduğu gibi Los Angeles Kaliforniya Üniversitesine geldim. Dünyanın en iyi yirmi üniversitesinden biriydi.
Neden mi ilk beş üniversiteden birinde değilim? Puanım anca buna yetmişti. Yine de hayallerimi gerçekleştirmeyi başarmıştım. Yurtdışında okumayı on üç yaşımdan beri istiyordum. Üniversitenin içinde yürürken çalan telefonum ile durdum ve çantamdan telefonu çıkarıp arayan kişiye baktım.
Clara.
Amerika'daki tek arkadaşımdı kendisi. Aramayı yanıtlayıp söyleyeceği şeyi bekledim. "Alo. Nasılsın Alaska?" "İyiyim, sen?" "Bende iyiyim. Akşam üstü gittiğimiz kafede seni arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum. Bize katılır mısın?"
Clara ve beni sosyalleştirme çabaları. Gittiğim ortamlarda gulyabani gibi kalıp ortama uyum sağlayamazdım. Rezilliklerim aklıma gelince alt dudağımı dişledim ve "Clara, biliyorsun ben-" derken Clara bir iç çekti ve "Evet biliyorum ancak bunlar benim için değerli kişiler ve senin onlarla tanışmanı isterim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
Fanfiction(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...