•••
BÖLÜM YİRMİ: YENİ YILDA DOĞAN ÖZLEMKalbimin en ortasına kazıdım ismini, gözlerinle boyadım baktığın her yeri. Acı ve umutsuzluk bir kanser gibi tüm bedenimi ele geçirirken senden geriye kalan tek şey keşkeler. Keşke. Keşke. Keşke... Asla sonu gelmeyen bu kelime aynı benim kadar acizdi. Tüm yok oluşların içinde çıkması beklenen ışık gibi. Şiir satırları bir bıçak gibi şah damarımı keserken seni unutmayı diliyorum. Ama asla unutamıyorum seni. Unutmaktan korkuyorum belkide. Sensiz ölü olan ruhum tekrar canlanmak istiyor. Ama ölen şeyler asla canlanmaz. Belki tekrar canlanmayı dilersin, yaşamayı. Ama asla beceremezsin yeniden doğmayı. Çünkü Tanrı artık senin yapamayacağına kanaat getirmiştir. Artık sen onca insanın arasındaki fazlalıksındır. Ve fazlalık olan insanlar acıya mahkumdur her daim. Aynı benim bu dünyadaki değersiz ve acınası bir fazlalık olmam gibi.
Dört gündür buradaydım. Onu özlemiştim. Onu gerçekten çok özlemiştim. Gülünecek bir durumdaydım aslında. Amerika'dayken de çok görüştüğümüz söylenemezdi. Ama o zaman arabaya atlayarak yanına gidebileceğimi biliyordum. İstediğim zaman ona ulaşabileceğimi. Ağzımdan histerik bir kahkaha kaçtı. Eskiden ona oluşmanın imkansız olduğunu sanırdım. Bu yüzden onunla karşılaşmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Şimdi ise ondan on bin yüz yetmiş beş kilometre uzaktaydım. Eskiden olduğu gibi. Buraya geldiğimden beri sadece gece Kaan'la sahile indiğimiz gün çıkmıştım.
Bugün yeni yıldı. Bir yıl daha bitmişti. İnsanlar neden yılbaşını kutlardı ki? Bir yıl daha yaşlanmıştın, ölüme bir yıl daha yaklaşmıştın. Aynı doğum günü kutlamak gibi yeni yıl kutlamakta saçmaydı benim için. Altı yıl... Neredeyse altı yıl olmuştu öldüğümden beri. Ilık bir yaz gecesi astı ruhum kendini. Bir daha asla geri dönmemek üzere. Buraya geldiğimde anlamıştım ki Kaan'ın da benden pek bir farkı yoktu. Sadece vazgeçişler vardı. O vazgeçmişti. Bense unutamamış, üstüne daha da eklemiştim.
Cameron. Onu sevmek beni daha da mı incitirdi? Zaten bir çok kez incinmişsin. Odamın kapısı çalındığında yatakta doğrularak girmesi için onayladım. Kapı açıldığında annem elinde iki kupayla tereddüt ederek bir bana bir elindeki kupalara baktı. "Gelebilirsin anne." diyerek yatağımın yanındaki yeri elimle patpatladım. Annem elindeki kupaların birini bana uzatarak yanıma yattı. Kupanın içine baktığımda buruk bir tebessüm belirdi yüzümde. Sıcak süt.
Annem elindeki sütten bir yudum aldı ve bana döndü. Ellerini kısa saçlarıma daldırdığında gözlerimi kapattım. "Güzel kızım benim." diye fısıldadı. Titreyen dudaklarım annemin gözünden kaçmamıştı. Elimdeki kupayı dudaklarıma götürdüm ve başımı annemin omzuna yasladım. Bu omuz benim ömrüm boyunca güveneceğim omuzdu bir zamanlar. Herkes gibi ona da kırgındım ben. Annem hep 'güzel kızım' diye severdi beni. 'Ben güzel değilim anne.' derdim ona. Annemse bana bakar ve 'Benim için sen hep güzel olacaksın.' derdi.
Sahi güzel miyim şimdide? Tabutta yatan bir ruhum vardı. Gözlerim her zaman mordu. Bileklerim yaralıydı. En çokta kalbim yaralıydı. Annem en çok yanımda olandı. Ama beni hiç anlamayandı aynı zamanda. Ona sarılıp uyumayı ne çok isterdim halbuki. Gün doğana kadar kucağında ağlamayı. Onunla konuşmayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
أدب الهواة(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...