Ελπίδες και ξεθωριασμένα συναισθήματα

105 13 60
                                    

•••BÖLÜM YİRMİ ÜÇ: UMUTLAR VE SOLMUŞ DUYGULAR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ: UMUTLAR VE SOLMUŞ DUYGULAR

  Umut, umut, umut. Ah, umut. Sen ne kadar tehlikelisin, haberin var mı? Ne kadar aldatıcısın, haberin var mı? Zemherinin en soğuk geçtiği günlerden birinde elimin altındaki sıcaklığını hissedebiliyorum. Ölüyor muyum? Bir elmas kadar parlak olan güneş bile soğuk havanın etkisiyle güzelliğini kaybetmiş. Güneş bile ölüyor. Peki, ben? Ne zaman öleceğim? Katledemediğim duygularımın beni katletmesine izin veriyorum. Sahi ben hep onlar yüzünden kaybetmedim mi? Onlar yüzünden değil mi bu acizliğim? Kalbim bin bir parçaya ayrılmış. Görmüyor musun? Hissetmiyor musun? Tabii ki hayır. Çünkü ben ruhunu katletmiş bir canlıyım sadece. Ya da öyle sanıyorum...

Bir adam geldi çünkü. Bu adam öyle bir geldi ki, kalbimde bir deprem etkisi yarattı. Yarattığı zelzeleler o kadar büyüktü ki. Haberi yoktu. Tek bir gülümsemesi bile bende deli gibi ağlama etkisi yaratırken, o hiç bir şeyin farkında değildi. Olmasında. Olmasın ki azda olsa bakabileyim yüzüne. Sadece biraz daha. Çünkü, ben onu gökteki yıldızlar kadar seviyorum. 

Dün akşam yağan kar tutmuştu. İnsanlar dışarı çıkıp birbiriyle kar topu savaşı yapıyor, ya da kardan adam yapıyorlardı. Dün akşamdan sonra ağlamaktan şişmiş gözlerimle pencere pervazında sıcak çikolata içiyordum. Tüm gözyaşlarım senin için, demeyi ne kadar çok isterdim ona. Elimdeki kupadan küçük bir yudum aldım. Dün akşam onu seyrettiğim pencere pervazından aşağıyı seyrediyordum. Cameron'ın oturduğu kaldırımda şu an kardan adam yapan çocuklar vardı. Bitirdiğim sıcak çikolata bardağını elime alıp mutfağa götürdüm.

Tezgahın üstüne bırakıp tekrar salona geçtim ve piyanomun sandalyesine oturdum. Toshifumi Hinata'dan reflections parçasının ilk notalarına basmaya başladım. Parçanın verdiği etki ile uyuşurken çalan kapıyla parçayı yarıda kesip kapının önüne geldim. Kapıyı açtığımda karşımda Joseph duruyordu. Yüz ifadesinden ne hissetiğini ya da nasıl tepki vereceğini çıkaramıyordum. Onunla çok uzun zamandır görüşmemiştim. Ona yurtdışına çıkacağımla ilgili bilgi vermemiş, aramalarını ve mesajlarını gözmezden gelmiştim.

Bu benim bir nebzede olsa pişman olmamamı sağlarken onu içeri davet ettim. "Seni uzun zamandır görmüyorum. Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim. Sen nasılsın?" "İyiyim bende. Sadece kendimi biraz ekilmiş hissediyorum." dedi. 

Joseph koltuğa yayılırken yanağımın içini dişledim ve bende üçlü koltukta yanına oturdum. "Üzgünüm." dedim. "Hayır, değilsin." dedi. 

"Doğru, değilim."  İkimizde güldük. Kapım tekrar çalındığında zorla yerimden kalktım. "Vay canına, buraya geleli daha ikinci günüm. Meğer ne çok sevenim varmış." dedim Joseph'e doğru. Kapıyı açtığımda Clara altın sarısı saçlarıyla ve her zamanki enerjisiyle beni karşıladı ve içeri girdi. Üçümüzde beyaz üçlü koltukta oturuyorduk. Bir yanımda Joseph, diğer yanımda ise Clara vardı. 

Uyumsuz Hayaller | Cameron MonaghanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin