(Bilmeyenler için ufak bir bilgilendirme; Cameron'ın bakış açısında okuduğunuz set oyuncuları Cameron'ın oynadığı ve on birinci sezonu çekilen Shameless dizisinin oyuncuları. İsmi geçen oyuncuların rolleri; Emma/Debbie, Jeremy/Lip, Shanola/Veronica, Ethan/Carl ve Noel/Mickey.)
•••
BÖLÜM ON: PARLAYAN YILDIZCameron'dan;
Hava kararmış, gökyüzündeki yıldızlar belli olmaya başlamış. Ve en parlak yıldız, üstündeki mazinin kırgınlığı ile parlamaya devam ediyordu. Ölmüştü belki, ama içlerindeki en parlak yıldızdı o. Asla da öğrenemeyecekti en parlak yıldız olduğunu. Yanındaki sönük yıldızı ise kimse görmüyordu. Parlayan yıldızın gölgesinde belki daha karanlık ama içi daha aydınlıktı. Işığını görmemek imkansızdı. Hayır, görüntü olarak bahsetmiyorum. Bir ışığı fark etmek için gözlere ihtiyaç yoktur. Ve bu ölü yıldız, kedisine hayran hayran bakan yıldızdan habersizdi. Kördü belkide. Kendini kör etmiş, kendini öldürmüştü belkide. İnsanlarda böyleydi aslında. Kimisi ruhen bir karanlığa bürünür, kimisi ise ruhen dopdolu görünüş olarak ise yoklardı. İkisininde bir parçası eksikti. Ta ki mazinin acısı onları birleştirene kadar...
Gözlerimi beyaz tavandan alıp yanımda yatan Lauren'e çevirdim. Uzun kahverengi saçları dağılmıştı. Esmer tenini örten yorganın altından çıkmış kolu yataktan sarkıyordu. Güzel bir kadındı, onu seviyordum. Ellerim istemsizce saçlarına gitti. Bir tutamını parmaklarımın arasına kıstırıp oynamaya başladım. Yatakta kıpırdanınca elimi çektim ve yataktan kalktım.
Üstüme bir tişört giyip aşağı kata indim. Mutfağa girip dolaptan hazır bir yiyecek çıkardım. Luna'ya bir daha geldiğinde biraz yemek yaptırsam iyi olurdu. Güneş Los Angeles'a daha yeni doğuyordu. Bugün Chicago'ya geri dönecektim. Erkenden uçağa binecektim. Kettle'a su koyup kaynamasını beklemeye başladım.
Beklerken twitterda gezinmeye başladım. Kısa bir süre sonra su kaynayınca suyu bardağa doldurdum ve üstüne biraz kahve ekledim. Ben kahveyi karıştırırken arkamdaki ayaklanmayla arkaya doğru döndüm. Lauren yeni uyanmış haliyle kapının eşiğine yaslanmış beni izliyordu. Ona bol gelen gri bir tişört vardı üstünde.
"Günaydın." dedim. "Günaydın." Ben kahvemi yudumlarken çıplak ayaklarının üstünde yanıma doğru geldi ve belime sarıldı. Bende kollarımı ona dolayıp saçlarına küçük bir öpücük bıraktım. Alaska'nın fotoğrafından sonra aramızda bir gerginlik olmuştu. Ne kadar eskiye dönsekte bir soğukluk vardı. Onu seviyordum ancak bazen... Bazen bir şeyler eksik gibi hissediyordum.
Güzel bir ilişkimiz vardı, mutluyduk. Ancak aramızda bir tatminsizlik vardı. "Erken kalkmışsın." dedim uykulu bir ses tonuyla. "Sen kalktıktan sonra dalamadım." "Uçağın ne zaman?" diye sordu. "Saat 7'de." Onaylar şekilde mırıldandıktan dolaptan yiyecek bir şeyler çıkarıp tost yapmaya başladı. "Luna bugün gelmeyecek mi?" "Çarşamba, cuma ve hafta sonları geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
Fanfiction(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...