•••
BÖLÜM YİRMİ İKİ: GİTARIM USULCA AĞLARKENKulakları dolduran bir melodi var. Güz ayına ait bu melodi, sonun olmaya gelmiş. Yoktan var ettiğin duyguları çalmış, haberin yok. Ellerinden yere bir kaç damla kan damlıyor. Hayır, bu senin teninin kanın değil. Bu senin yıllar önce katlettiğin ruhunun kanı. Çırpınışların ve haykırışların bir çığ gibi. Ama sen gösterdikçe seni yaraladılar. Sakladıkça görmezden geldiler. Sana dediler ki; "Her çiçek bir gün solar. En çirkini de, en güzeli de." Kafana dayadıkları silahı kendi elleriyle sıktılar. Seni hep uyardılar. Sen iyiliğimi istiyorlar diye düşündün. Senin çiçeğini onlar katlettiler. Beyaz renkli çiçeğinin başını kendi elleriyle kopardılar. Tanrı, ağlamadı. Annen, ağlamadı. Kardeşin, ağlamadı. Sadece sen ağladın. Seni öldürdükleri toprağın üstüne bir tek sen gözyaşı döktün.
Korku dolu gözlerle Cameron'a bakarken gözümden düşen bir damla yaşı fark etmemiştim. Titreyen ellerime bir lanet ederek ellerimi arkamda sakladım. Şimdi olmazdı. Onun yanında bir kriz geçiremezdim. Bu kadar kalabalık bir yerde olmazdı. Cameron merakla bana bakarken bir elini bana doğru uzattığında masanın üstünde çalan telefonuna baktı. Arayan kimse bakmadan kapatmıştı. Telefon üst üste çalmaya devam ederken Cameron sinirle oturduğu yerden kalktı ve "Hemen geliyorum." dedi.
Kulağındaki telefonla beni görebilecek bir biçimde dışarıda konuşuyordu. Çıkardığım montumu aceleyle üstüme giydim ve yoldan geçen garsonun kolunu tutarak onu durdurdum. Cüzdanımdan bir kaç dolar çıkarıp adama uzattım. "Hanımefendi, bu para yeterli değil." Kapalı alan beni boğarken burada daha fazla durursam bir rezillik çıkaracağımdan emindim. Titreyen elimle Cameron'ı gösterdim ve "Geri kalanını o öder." dedim.
Oturduğum yerden hızla kalkarak kafeden dışarıya çıktım. Ve sadece koştum. Ve sadece kaçtım. Her zaman yaptığım gibi sadece, kaçtım.
İlahi Bakış Açısı;
Cameron, kulağındaki Lauren'in sesini zar zor duyabiliyordu. Genç kız onu merak etmişti. Cameron bunun farkındaydı ama şu an aklı çok başka şeylerle meşguldü. Çünkü bilmiyordu. Cameron hiçbir zaman bilmiyordu. Bir ölü ruhun, bir bedeni katletmeye geldiğini. Ve meleklerin düşmanı olan bir ruh, sadece özlem ve acıyla doluydu. Bir meleği katledebilecek bu iki kavram meleklerin en nefret ettiğiydi çünkü. Bu iki kavram sadece şeytana yakışırdı çünkü bir tek.
"Cameron, ben hala anlamıyorum. Ne diyorsun?" Telefonun karşısındaki genç kız yakınırken Cameron Alyeska'nın koşarak kapıdan çıktığını gördüğünde elindeki telefonu Lauren'in yüzüne kapatıp arkasından koşmaya başladı. Alaska gözlerinden akan yaşlarla çığlık atmamak için zor duruyordu. Dudaklarını dişleyerek son hızıyla koşuyordu. Kaçacağını söylüyordu kendine. 'Sen her şeyden kaçtın.' diyordu. Bundan mı kaçamayacaksın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
ספרות חובבים(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...