•••
BÖLÜM ON ÜÇ: BİR KADININ SEVGİSİElinde dikenli beyaz bir gül vardı. Dudaklarında buruk bir gülümseme peydah etmişti. Ama elindeki gülün dikenleri parmaklarına batıyordu. Usulca akan kan zamanla çoğalmaya başlamıştı. Güneşte beliren yüzüne baktım uzun bir süre. Kanlı ellerini tuttum yavaşça. Dokunmaktan korkarcasına kavradım ellerini. Ellerim kana bulanırken dikenler benim ellerime de batmaya başlamıştı. Gözümden düşen bir damla yaşa takılı kaldı gözlerin. Kaşların çatıldı, öyle bir baktın ki o an, öyle bir baktın ki kendimi çırılçıplak hissetmiştim. Aniden çektin ellerini ellerimden. Gözyaşlarım sıra sıra akarken yaklaştın yanıma. Kanlı parmaklarını saçlarıma götürdün ilk, yanaklarıma doğru indin sonra, dudaklarımda durdu parmakların. Gözlerinin yeşilinde kaybolmuştum. Omuzlarımdan tuttun beni, ani bir hamleyle terastan aşağı doğru ittin beni. Ellerim havada asılı kalmış bir şekilde aşağı düştüm yavaşça.
'Kimseyi rüyanda görecek kadar sevme, çünkü o zaman uyusan da geçmez.' demişti Özdemir Asaf. Bir haftanın sonunda Arda Türkiye'ye geri dönüyordu. Cameron ise Los Angeles'a geri dönüyordu. Geçen akşam gördüğüm rüyayı bir türlü aklımdan çıkaramamıştım. Ve her gün Özdemir Asaf'ın sözleri ile boğuşuyordum. Bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımı bacaklarıma doladım. Gözlerimi sıkıca birbirine bastırdım ve derin bir iç çektim.
Onu düşünmediğim bir an bile olmuyordu. Lanet olsun. Ona aşık oluyordum. Ona aşık mıydım? Bilmiyorum. Peki aşık oluyor muydum? Sanırım. Emin değilim. Bildiğim tek şey ona aşık olmak istemediğimdi. Bir of çekip başımı geriye doğru yasladım. Onu sevemezsin, sen onu sevebilecek biri değilsin.
Sabahın köründe oturduğum yerden kalktım ve uykulu gözlerle üstüme bir mont alıp evden çıktım. Hava çok soğuktu. Hafiften kar suyu vardı. Beton tek katlı evlerin süslediği Beverly Hills sokaklarında tek başıma ağır ağır yürüyordum. Aklımda kurduğum hayallerden biri hemen aklıma gelirken kaşlarımı çattım. Dolu olan gözlerimden yaşlar akmaya başlarken sesli bir şekilde hıçkırarak ağlamaya başladım. yandaki duvara tekme atmaya başladığımda hıçkırıklarım daha da artmıştı.
Dört yıl önce yaşadığım o gece tekrar aklıma gelirken duvara bir yumruk çakıp sırtımı duvara verdim. Yavaşça yere oturup ağlamaya devam ettim. İnsanlar kısa bir süre bana bakıyor, ardından işlerine devam ediyorlardı. Sinir krizleri son günlerde sıklaşmaya başlamıştı. Derin derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım.
Ayağa kalktım ve en yakın dükkana girdim. Dükkan sahibi bir süre tuhaf bir şekilde bana baktı. Büyük olasılıkla gözlerim şiş ve saçlarım dağınıktı. "Bir paket marlboro touch blue." dedim. Adam sigara paketini uzattı. Cebimden bir kaç dolar çıkarıp adama verdim ve dışarı çıktım. Sigara kullanmazdım. Kullansam bile sadece keyfine içerdim. Ayriyetten aradığım bir şey değildi. Paketten bir dal çıkarıp yaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz Hayaller | Cameron Monaghan
Fanfic(Bir Cameron Monaghan Fanfiction'ı) Ölü ruhların dans ettiği bir sonbahar akşamında, ekilen çiçekler solmuş. Solan çiçekler özlemiş en çok, bir ceset çiçeğiyle değiştirmiş yerini. Göz yaşlarının arasında bir feryat kopmuş, bir insan katletmiş kendin...