16 - Yiğit

79.5K 3.2K 1.8K
                                    

Selamlar 👋

Uzunca bir bölümle geldim yine. Beğeneceğinizi, satır arasını yorumlar atmayı unutmayağınızı umuyorum 🧡

Keyifli okumalar 🧡🌸

Abim...

Bu hayatta verdiğim kıymeti sonuna kadar hak eden, sevgisi hiç eksilmeyecek olan yegâne varlığım.

Şimdi karşımda duruyordu. Beni içine düştüğüm azaptan kurtarmak istercesine. Kimsesiz değilsin dercesine.

Aylar geçmişti. Yüzünü görmeyeli, varlığını hissetmeyeli, hayatımız değişeli... Geçen o aylara rağmen hala aynı bakıyordu. Babamın tıpatıp aynı gözlerinde, babamdakinin aksine şefkat vardı. Aynı zamanda kocaman bir özlem. Şaşkınlığım sevincimin önüne geçtiğinde Arslan'ın "Yiğit?" diye seslenişine rağmen tepki verememiştim.

Abim, gerçek olduğunu göstermek istercesine bize adımlar attığında biz hala aynı pozisyondaydık.

"Ne tutuyorsun lan kardeşimin kolunu?" diye mükemmel bir giriş yaptı. Sesi beni kendime getirdiğinde Arslan'ın hala bırakmadığı kolumu çekmiş, uzaklaşmıştım ondan.

Sonrası zaten vakit kaybetmeden abimin üzerine atlamaktı.

"Abi?!" diye canını canıma katmak istercesine sarıldım. Geçirdiğim anların sonunda hissettiğim duygu yoğunluğu öylesine büyüktü ki ne söyleyeceğimi nasıl davranacağımı bile şaşırmıştım.

Abim yüzünde varlığına emin olduğum gülümsemesiyle sarılışıma karşılık verdiğinde "Ufaklık?" diye konuştu. İçimi titreten bu ses tonuyla daha fazla dayanamadım ve ayların birikmişliği ile hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Sarılışıma karşılık verdiğinde, elleri beni sakinleştirmek istercesine sırtımda dolanıyordu. "Ahsen tamam güzelim." Dedi ama o konuştukça benim daha çok ağlayasım geliyordu. "Buradayım, geldim."

Gelmişti, evet.

Hep ardımı kollarcasına bir adım arkamdaydı. Mesafeler, vakitler yalnızca sıfatlardan ibaretti belki ama ben şu anki sevincimi anlatamazdım. Abim yalnızca özlemimden ağlıyorum sanıyorken ben on dakika öncesine kadar o evde hissettiğim kimsesizliğin yok oluşuna ağlıyordum.

Zor da olsa geri çekildiğimde yüzümü elleri arasına aldı. Hiç durmadan yol alan yaşlarımı silip gözlerime baktı. "Kızım tamam da!" dedi hafiften kızarcasına. "Yeter."

Hâlbuki ben durduramıyordum yaşlarımı. Abimdeki huzursuzluğun aynısının arkamdaki Arslan'da olduğuna da emindim. Hatta şu an bana yaklaşamadığı için içi içi yiyordu da bir şey yapamıyordu.

"Çok özledim." Dedim omuz silkerek. "Şaşırınca da..."

Abim anlayışlı bir gülümseme ile bana baktı. Sonra kaşları bir şeyi fark etmişçesine çatıldı. "Ahsen ne bu hal?" dedi sesine yansıyan sinirle. Kaşlarım aynı onunki gibi çatıldığında üzerimde gezdirdim gözlerimi.

Ne vardı halimde? Asla karışmadığı giyimim asker dönüşü dikkatini çekmiş olamazdı. Hoş, onda da bir şey yoktu ya. Panda gibiydim bugün.

"Ne varmış halimde?"

"Güzelim bir deri bir kemik kalmışsın." Dedi tek sorunumuz benim zayıflamış olmammış gibi. "Yemiyor musun bir şey sen?"

MÂHPAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin