25- Hasret

42K 2.5K 1.2K
                                    

Herkese merhabalar👋 Biraz hüzünlü bir bölümle geldim bugün🥺

Instagram: msevdaas
Twitter: Hikayecinsan/ M.Sevda

Duyuruları ve alıntıları bu hesaplar üzerinden paylaşıyorum 🧡

Sol alt köşesindeki küçük yıldıza basıp satır arası yorumlar yapmayı ihmal etmeyin🧡

Keyifli okumalar 🌸

  
Yanılmak mı daha kötüydü yoksa yenilmek mi?

Bir sevdanın uğrunda yenilmek kötüydü muhakkak. O yenilgiyi ömrüne heba etmek, acısını sindirmek, onunla yaşamayı öğrenmek...

İnsan vakit şaşmaksızın yanılırdı çünkü. Hem de defalarca. Tanıdığım dediği yerde görürdü tanımadığını. Fakat yine orada başlardı tanıdığı halini sevmeye. Hata yapmam dediği yerde yapardı hatayı. Ve yine tam o anda başlardı yeni bir ben ile tanışmaya.

Oysa yenilmek...

Yenilmek öyle değildi. Yenilmek aciz bir kabullenişti. Yüreğin ön göremediği bir kaybedişti. Umudun yitip gittiği yerdi çünkü yanılırken bir sonraki için baki kalan umutların yenildiğinde solup karışırdı toprağa. Umut etmenin tadına son kez varıştı yenilmek.

Ben yanılmış mıydım yenilmiş miydim emin değildim. Ben hissettiğim hiçbir şeyin farkında olmadığım gibi bunun da değildim. İçimde solup gitmeyeceğine emin olduğum umutları görebiliyordum sadece. Bir gecenin enkazından kurtulmak için çırpınan umutlarımı.

Arslan'ı, yaşadığı hayal kırıklığını düşünmek de istemiyordum. Ona çok kızgındım. Kelimelere dökemeyeceğim kadar. Beni ardında bırakışına, çözümü bizden aramayışına... Fakat asıl gerçeği de atlayamıyordum. Ona bunu yaptıranın ben olduğum, ona bu büyük kırgınlığı reva görenin ben olduğum gerçeğini. İşin garibi hak veriyordum ve bu canımı daha çok acıtıyordu.

Bedenim çektiği ıstırabın izleriyle sızım sızım sızlarken çöktüğüm yerden kalktım. Dokunulmamış yatağa, beni düşünüp üzerimi örttüğü yerdeki battaniyeye, odanın her zerresinde gezdirdim gözlerimi. Ben, ben mi değildim artık? Neydi bu başkasının bedenini taşıdığım hissini veren? Neydi bu ruhumdaki yabancılık? Bunlarla ayakta durmak bile çok zorken odanın her zerresinde rastladığım izi bacaklarımdaki tüm dermanın yitmesine sebep oluyordu.

Oysa ayağa kalkmalıydım.

Kalkmalı ve bir yerden başlamalıydım yüreğimdeki yangını dindirmeye. Becermeye gücüm yeter miydi ya da becerirken küle döner miydim emin değildim. Emin olduğum tek şey kaybettiğim, yerinden yurdundan ettiğim bir adam vardı. O adama yuvasını yeniden vermeliydim. Bunun için ise yüreğimdeki yaraların izlerinden kurtulmam gerekiyordu.

Ellerim sanki ondan izler ararcasına etrafta dolanırken gözlerim gece girişe astığım gelinliğime takıldı. Yüreğim aklığının yanında utandı, gözlerim yaşların ağırlığıyla çekti cezasını.

Ben çok büyük bir yanlış yapmıştım. Yanlışlığı ne onu bırakıp gitme isteğimdeydi ne de haklılığımın gölgesine sığınışım da. Yanlışlığı hiç iz bırakmadan yüreğinden sızıp gitme çabamdaydı. Onun yaptığının bin beterini ona yaparak, onu hayaller kurduğu gün de bu gelinlikle bir başına bırakmamdaydı.

Titreyen ellerim giymiş olmama rağmen özenle astığım gelinliğime giderken ona sesleniyormuşçasına "Özür dilerim..." demiştim içimdeki kırgınlığa rağmen. "Ben böyle olsun istememiştim..."

MÂHPAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin