Herkese yeniden merhabalar👋
Beğeneceğinizi umduğum bir bölümle geldim. Küçük yıldıza basmaktan çekinmeyeceğinizi (Okuyanların çeyreğinden azı bunu yapıyor) ve satır arası yorumlarla şenlendireceğinizi umuyorum. 🧡
Duyuru ve alıntıları twitter (hikayecinsan / M.Sevda) ve İnstagram (msevdaas) adreslerimden yapıyorum. Yorum yaparken #Mahpare etiketini kullanmayı unutmayın 🧡
Keyifli okumalar 🌸
Buray - Dağlar
Cem Adrian - Kül
Sezen Aksu- İstanbul istanbul olalı
Feridun Düzağaç - Kül
Hayat bu , bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an her şey yeniden can bulur.
Şems-i Tebrizi1 gün önce
Bedenim günlerdir çilesini çektiği uykusuzlukla cebelleşirken başımdaki ağrıyı yok saymaya çalıştım. Yok sayılıp ötelenecek gibi değildi aslında ancak şu an için başka bir seçeneğim yoktu. Beni ayakta tutabilecek en iyi seçeneğe tutunmak zorundaydım.
"Ahsen?" Elimdeki son bulaşığı da yerine yerleştirirken Cennet teyzenin yüksek bir o kadar baskı dolu sesi kendime getirdi beni. Uzun bir süredir daldığımı, ilk seslenişi olmadığını arkamı döndüğümde üzerimde olan dikkatleri ile anlamıştım.
"Efendim Cennet teyze?" dedim sabit tuttuğum sesimle. Küçük bir sıkıntılı soluğun ciğerlerine ulaştığına şahit oldum. Ona anne yerine teyze dememden hoşlanmıyordu. Yaptıkları olmasa çok rahat anne diyebileceğimi biliyor, bunu bilmek daha çok sıkıyordu canını.
"Bırak kızım sen onları." dedi tezgâhın diğer tarafındaki yığını göstererek. "Kalanını Nisa halleder çok yoruldun sen. Hem halanlar da seni bekliyor, sohbet etmek istiyorlar."
Huzursuzca dudaklarımın bükülmesine engel olamadım. Nereden benim halamlar oluyor diyen sesi bastırdım ve ufakça kafamı salladım. Bu ortamda olmaktan da beni inceleme altına alıp iğneleyici bakışlarını üzerimden çekmeyen kişilerden de haz etmediğimin hepsi farkındaydı. Bu tamamen bir zorunluluktu. Düğüne gelinceye dek Arslan'ın yüz göz olmamam için itina gösterdiği akrabaları Cennet teyzenin evinde verilen bugünkü yemekle sekteye uğramıştı.
"Geliyorum." dedim gülümsemeye çalışarak. Cennet teyze kafasını sallayarak çıktığında da güçlü bir of çekerek sandalyeye oturdum. Dışarıdan huysuz gibi görünüyor olabilirdim. Hatta belki de öyleydim ancak bedenimden ruhuma yansıyan yorgunluk beni içine çekiyordu.
"Sen şimdilik git..." diye başladı Nisa halimden anladığını göstererek. "Beş on dakika sonra abimi yollar, kurtarırım ben seni."
Gerek yok dercesine kafamı salladım. "Halledebilirim sanırım." dedim masaya tutunup ayaklanırken. Aynı zamanda Arslan'a bir şey söylememesi için gülümseye çalıştım. "Sende oyalanma ama. Yalnız kalmamayım içeride."
Kafasını sallayarak öpücük attığında aynı şekilde karşılık verdim ona. Mutfaktan çıktığımda başıma giren şiddetli ağrı bir an olduğum yerde duraksamama hatta anlık bir korkuyla duvara tutunmama sebep oldu. Bedenimin ağrıya gösterdiği tepki aynı saniyelerde kendini gösterirken ben baş etmek istercesine gözlerimi kapattım.
Bıraktığı hasarla ufaktan dağılmaya başlayan ağrıyla birlikte gözlerimi açtığımda derin bir nefes aldım. Daha fazla oyalanmadan ilerlemek istedim ancak ellerimde fark ettiğim titreyiş bu isteğimin gerçekleşmesini geciktirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÂHPARE
General Fiction"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bıraktığı bisiklete yöneldi. Bisikleti kaldırdığında aklından geçenden emin olamadı. Bu bisiklet ikisi...