İlk bölümdeki güzel geri dönüşleriniz için çok çook teşekkür ederim 🧡 Umarım bu bölümü de beğenir satır arası yorumlarınızı, beğenilerinizi eksik etmezsiniz.🙏
Keyifli okumalar🌸
Hazırladığım masada gezdirdim gözlerimi. Eksikleri görmek için teker teker saydım içimden. Menemen tamamdı, kızarttığım börekler tamamdı, ekmekler kızartılmıştı ve kahvaltılarlıklar da yerleştirilmişti. Geriye sadece çayımın demlenmesi kalmıştı .
Gülümsedim kocaman. İçimde her şeye rağmen garip bir kıpırtı vardı. Nedenini nasılını sorgulamadığım, sorgulamanın bana iyi gelmeyeceğini bildiğim bir kıpırtıydı bu. Sorgularsam ardından gelecek yanmaya hazır değildim çünkü. Hele yanarken yakmaya hiç.
"Ahsen?"
Bir kez daha beklemediğim anda gelen ses olduğum yerden hareketlenmeme sebep oldu.
"Her seferinde böyle mi olacak ?" Diyerek mutfağa girdi Arslan abi. Kastettiği şey onun sesini her duyuşumda korkmamdı. Fakat cevabını almayı umursamadan gözlerini masada gezdirip kaşlarını havalandırdı şaşkınlıkla. "Sen mi hazırladın hepsini?"
Kafamı salladım. "Günaydın" dedim onun aksine insanlık dersi vermek isteyerek. "Ve evet, ben hazırladım." Bu sefer gözlerime bakıp gülümseyen o oldu. "Günaydın."
Dün gece üzerine sinen öfkeden kırıntılar bile kalmamıştı geriye. Daha sakin, daha ılımlı bakıyordu gözleri. Ve çok daha yakışıklı duruyordu. Zaten bakımlı biri olduğu fazlasıyla aşikardı ancak insan kendini onu incelerken buluyordu.
Neden bilmem ikimizde garip bir bakışmanın içinde bulmuştuk kendimizi. Ben zihnimdeki düşüncelerin esiri ile dalmıştım ancak ondan emin değildim. Emim olmama gerek kalmadan Cennet teyzenin "Ahsen?" diye şaşkınlıkla içeri girmesi bölmüştü bizi. "Kızım neler yaptın sen böyle?"
"Bir şey yapmadım Cennet kuşum. Erken kalkınca ben hazırlamak istedim." Dediğimde kullandığım tabir ikisinin de hoşuna gitmişti sanki. Arslan abi vakit kaybetmeden yerleştiğinde Cennet teyze de yanıma gelmiş, kaynayan çaydanlığı söndürmüştü. "Olsun kızım. Bir dahakine bekle, ne gerekiyorsa birlikte yaparız. Yorma kendini."
O da oturduğunda bende yanına oturmuş, söylediklerine herhangi bir tepki vermemiştim.
"Günaydın sevgili ailem" diyerek pijamaları ile içeriye girdi Nisa. Son derece dağınık saçı, şiş gözleri ile ayılabilmiş değildi.
"Ay neler hazırlamışsınız böyle" dediğinde börekten kocaman bir ısırık almıştı. "Sen fosur fosur yatarken Ahsen ablan hazırlamış." Annesinin sitemine göz devirdi.
"Anne ne ablası ya aramızda iki yaş var iki!" dedi her zamanki gibi abla demek istemeyerek. Bu beni güldürmüştü.
"Buradan bakınca pek öyle durmuyor." Diye laf attı Arslan abi. Ardından Nisanın haline bakıp ağzının içinde söylendi.
"Yılmaz amca yok mu?" diye Cennet teyzeye döndüğümde kafasını salladı yok dercesine.
"Sabah erkenden çıktı o"
"Yaa" dedim düşünceyle. "Ben de çok erken uyanmıştım halbuki duymamışım"
Sözlerimle birlikte kaşlarını çatmak için yeniden bir neden buldu Arslan abi. "Sen neden bu kadar erken uyandın?" Yüzünün ifadesi beni de geriyordu. "Ağrın mı vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÂHPARE
General Fiction"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bıraktığı bisiklete yöneldi. Bisikleti kaldırdığında aklından geçenden emin olamadı. Bu bisiklet ikisi...