30- Değişen Hayatlar

41.7K 2.1K 501
                                    

Herkese merhabalar 👋

Yaa bu girişi bile öyle özlemişim ki agsjsjsjs Neyse ki sonunda kavuştuk 🧡

Şimdi sizden her zaman istediğimden farklı bir şey istemeyeceğim. Tek tek okuduğum yorumlarınızı eksik etmemenizi, bölümü açmaya değer buluyorsanız beğenmeden geçmemenizi isteyeceğim. Ki inanın isteğim okunma sayısının yarısı kadar bile değil 🤦

Onun dışında bu akşam Instagram hesabım (msevdaas) üzerinden soru cevap yapacağım. Sohbet etmek isterseniz, merak ettiğiniz sorular var beklerim bebekler 🧡

Twitter üzerinden yapacağınız yorumlarda da #mahpare etiketini kullanmayı unutmayın. İyi kötü hepsini okumak isterim çünkü 🧡

Daha fazla uzatmadan herkese keyifli okumalar diliyorum kocaman öpüyorummm 🌸

Gözlerim yanılmak için can attığı görüntüde gezinirken nefes almak bile zor geldi. Hayatımda nasıl bir yere sahip olduğundan bile bihaber olduğum, hiç tanımadan varlığıyla rahatsız eden Arhan Dağlayan Nisa'nın tam karşısında oturmuş, gülen yüzüyle bir şeyler anlatıyordu. Bedenimin sarsılmasına sebep olacak şiddette bir görüntüydü.

"Ahsen?"

Tok sesiyle bana varlığını hatırlatan kocama dönerken yaşadığım anın gerçekliği çarpmıştı yüzüme. Öyle ki yüzüm nasıl bir hal aldıysa Arslan'ın kaşları çatılmış, iki parmağı yüzümü incelemek istercesine çenemdeki yerini almıştı.

"Ne oldu bir anda?" Endişeli sorusu bana tehlikenin büyüklüğünü anlatırken kafamı döndürüp yeniden onlara bakmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Baktığım anda Arslan'ın bakışlarının da oraya yöneleceğinden emindim. Ve bu şu an olmasını istediğim son şeydi.

"Bir şey yok..." dedim gözlerimi ona zorlukla çevirirken. İnanmayan endişe dolu bakışlarını gördüğümde ise devam ettim. "Midem bulandı bir an sadece."

Yalan söylemek gözlerimi kaçırmama sebep olurken "Bulanır tabii!" diye sinirle konuştu. Sesindeki tokluk çekinilecek cinstendi. "Ahsen bütün gün aç acına çalışmak ne demek ya? Senin derdin canınla mı?"

Bir insan ses tonunu yükseltmeden ne kadar etkili olabilirse o kadar oldu Arslan'ın kızgınlığı. Yüzümün hali öylesine hoşuna gitmemiş olmalıydı ki böyle bir tepki vermekten geri duramıyordu.

Zihnim ne yapacağıma dair onlarca planı önüme sererken içlerinden en kolayını seçtim. "Arslan..." dedim nasıl bir tepki vereceğini kestiremeden. "Burada yemek yerine eve mi geçsek?"

Arslan'ın kaşları iyiden iyiye çatılırken keşke açıklama yapsaydım diye geçirdim içimden.

"Neden?" diye sorduğu gür sesinin etkisiyle baktım gözlerine. "İyi hissetmiyor musun kendini?"

Ne yaptığımın farkın varamadan kafamı salladım evet dercesine. "Eve gidip dinlenmek istiyorum." Dedim beş dakika öncesine kadar bambaşka bir ruh halindeyken. "Hem Yağmur da evde yalnız. Gider birlikte yeriz."

Arslan sözlerimin hiçbirinden hoşlanmadı. Çatılan kaşları, değişen yüz ifadesi ve avuçları ile kavradığı yüzüm de aksini göstermiyordu zaten.

"Hastaneye gidelim mi?" dedi endişeye bürünen sesiyle. Dikkatle gözlerime bakarken devam etti. "Başın falan dönüyor mu? Bir yerin ağrıyor mu ya da?"

Daha fazla endişelenmemesini istercesine kafamı iki yana salladım. Gülümseye çalışırken "Arslan gerçekten iyiyim." Diye yeniledim. Bu sefer elimi ben yanağına koyarken onu sakinleştirmek isteyen bendim.

MÂHPAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin