0.5

227 28 3
                                    

...


Dışarısı ışıklarla donatılmış bir mekana gelmiştik. Uzay kolunu uzattığında koluna girdim ve içeri girdik. Garson yanımıza geldiğinde cam kenarı bir masaya yönlendirdi. Örtülerin üzerinde incr çizgiler vardı, şamdanlar ortadaydı.

"Uzay burası harika. Teşekkür ederim!"

"Mutlu olduysan ne mutlu bana."

"Tabii ki oldum ilk defa seninle-" Ayy pot kırdım.

"İlk defa benimle ney?" Sırıtıyor bir de pislik.

"İlk defa bir erkekle yemek yiyeceğim demek istedim." Diye son anda düzelttim. Gülmüştü. Şimdi biz flört müyüz acaba?

Sorsam mı?

Ne diyeceğim ortaokul aşıkları gibi şimdi biz neyiz mi? Resmen bu çocuk dengelerimi bozuyordu. Başka açıklaması yok.

Garson siparişleri de gelip aldığında Uzay elimi tuttu. Kalbim depar atıyordu.

"İyi ki doğdun." Yemekler gelince elimi bıraktı ama o on beş saniye bile kalbimin ritminin değişmesine yetti.

Yemekleri yiyince saatin geç olduğunu fark edip kalktık. Biraz yürüdükten sonra Uzay mırın kırın ediyordu. Bir şey söylemek istiyor gibi.

"Söyle." dedim, kafamı ona çevirdim.

"Efendim?"

"Bir şey söylemek istiyorsun." İyi ki tespitlerim mükemmel. Kafasını salladıktan sonra bana döndü ve ellerimi tuttu. "Galiba zamanı geldi,"

"Arya'm nasıl söylenir bilmiyorum doğum günün olduğu için seni mutlu etmek istedim biraz da. Ben seni gördüğüm ilk günden beri seviyorum sana hayranım her şeyine, saçının telinden göz bebeğine, gülünce kısılan gözlerine, elini tuttuğumda utanışına gülüşünden öpmek istediğim kadar seninle ilgili herşeyi seviyorum. Herkese ettiğin o tebessüm varya o tebessümünü kıskanıyorum, gülüşünü kıskanıyorum, gülme işte herkesin içinde aşık olacaklar diye kıskanıyorum. Fark etmesen de ben sana nefes kadar yakındım her zaman."

Şu an kalp krizi geçirebilir ya da felç olabilirdim. O kadar güzel konuştu ki kalbimi pamuklara sarıyorlar da o pamukların içinde kendimi güvende hissediyorum gibi. Ben bu adamı hakedicek ne yaptım. Yıllardır sevdiğim çocuk beni seviyor. O gözlerime böyle bakarken konuşamıyorum. Dilim tutuluyor. Elim kolum sığmıyor. Gözlerim sulanınca kolumla sildim. Ama ağlıyordum. Makyaj bozuldu!

Hem de mutluluktan!

Kendimi cimciklediğimde rüya olmadığına kanaat getirdim.

"Sonsuza kadar beni sevebilir misin?" dedim, göz bebeklerinin içine bakarak.

"Sonsuz olacak kadar söz veremem ama seni baban gibi sever, annen gibi şefkat gösteririm."

"Aldatmayı kendime yakıştırmam diyecek kadar vicdan sahibiysen sarıl bana,"

"Gözüm senden başkasını görmüyor kızım! Senden başkasına gözüm kör dilim lâl!" Gülerek kollarını açtı.

"Babam gibi terk etmeyeceksen gir hayatıma." Gözlerimiz dolsa da güldü, burnunu değdirdi burnuma.

"Asla yapmam!" Gözlerim dolu dolu bakıyordum. Burnum soğuktan kızarmış olmalı ki akıyordu.

Bense gülerek atladım kollarına.

"Seni çok seviyorum Arya."

"Sana aşığım Uzay." Kulağım kalbine dayalıydı. Onun göğsünde onun kalbinin sesini dinliyordum.

Çok hızlı atıyordu. Benim ki de aynı şekilde.

"Nereden esti aklına Uzay?"

"Daha fazla ayrı kalmak istemedim. Doya doya sarılmak istedim." Allah'ım nazar değmesin bize!

Ben böyle dedim ya nazar da değer kem göz de.

Falcı Mualla'ya ben de mi gitsem acaba?

Üşüdüm ve titriyordum. Uzay farketmedi galiba. Onun kolları sıcaktı ama bacaklarım üşüyordu. Ya heyecandan ya da soğuktan.

"Uzay gidelim üşüdüm." Benden ayrılıp elimi tutarak caddeden taksi çevirdi.

İnsan bir ceketini verir be. Odun.

Taksiye binince sıcaktan mayıştım ve koltuğa çöktüm. Uykum gelmişti bir anda. Koltukta kayarak Uzay'a sarıldım.

"Uzay."

"Efendim?"

"Seni seviyorum." Gözlerimi daha fazla açık tutamadım ve uykuya daldım.

SESİNDE AŞK VAR || yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin