5.9

126 24 1
                                    

"Doğan yarım saat içinde gel çabuk!" Telefonu kapatıp elimdeki ruju dudaklarıma sürmeye başladım. Baloya sadece bir saat kalmıştı ve gideceğimiz yer uzaktı, Doğan arkadaşının arabasıyla götürecekti.

Daha elbisemi giymedim ya!

17.30

"Ceren fermuarımı kapatır mısın?" Yardım ettiğinde onun makyajını yapmaya başladım. Ayakkabılarımı da kutusundan çıkarıp giymeye çalıştım.

Korna sesi geldiğinde hepimiz dışarı çıktık.

"Owwwww." Doğan ıslık çalıp elimin tersini çevirip öptü. "Bu ne güzellik hanımlar." Ceren'in yanına gidip koluna girdi. "Üstelik seni bu gece yalnız bırakmıyorum güzelim." Üf fazla aşk koktu buralar.

Gözlerimizi devirip arabaya bindik. Tabii Ceren öne kurulmuştu. İkimiz arkada sıkışmıştık. "Doğan daha büyük bir araba yok muydu." Aynadan bana bakıp kaşlarını çattı.

"Galerim mi var benim öyle bir tipe mi benziyorum fakir ama gururluyum kızım ben." Utanmasa sigara yakcak salak. "Hadi gerizekalı geç kaldık." Söylemesem burda kamp kurcaktık.

On beş dakika geç kalmıştık ama sonunda gelmiştik. Uzay ve Alp kapıda bekliyordu. Bizi beklerken sıkıldıkları belliydi. Biz arabadan inince ikisi de ağzı açık bakıyordu. Doğan'ın söylediğine kızlarla biz gülmüştük.

"Ağzınızı kapatın ağzınızı sinek kaçıcak." Kendilerine geldiklerinde yanımıza geldiler. Uzay'ın koluna girerek önden yürümeye başladık. "Çok...çok güzel olmuşsun." Güldüm.

"Siz de çok yakışıklı olmuşsunuz mösyö." Otelin içine geldiğimizde incelemeye başladım. Altın sarısıydı her şey. Tabii ki şık bir otele gelmiştik. Asansöre ilerleyip bindiğimizde en üst kata çıktık. Yaren'i gördüğümde şaşırdım. Gelmez sanıyordum. Onun yanına gidip elini tutarak döndürdüm.

"Matmazel bu ne güzellik!" Gülerek bana sarıldı.

"Ya ne bileyim öyle Kuzey çağırdı geldim işte aman." Kuzey'e selam verip Uzay'ın koluna girip salona geçtik. Terası vardı ve baya büyüktü. Manzarası normal şehir manzarası olsa da idare ediyordu işte. İçecek bölümüne gittiğimizde limonata istedim. Uzay da cola aldığında havuç dilimi ve salatalıkları kemirmeye başladım. Uzay bana baktığında 'hayırdır koçum' der gibi kafamı salladım.

"Acıktım be ne yapayım." Garson salatalıklarım masadan alıyordu.

"Abi bi dur yiyorduk ne güzel..." Uzay güldüğünde belimden tutup boş masalardan birine götürdü. Diğerleri de salona teşrif etmişlerdi. Şu an sadece müzik çalıyordu. Uzay, ben, Şevval, Alp bir masaya anca sığmıştık. Diğerleri de yan masamıza oturmuştu. Edebiyat hocamız yanımıza gelerek bize sarıldı. "Kızlar çok güzelsiniz. Beyler siz de çok yakışıklı olmuşsunuz." Sağolun hocam dedikten sonra fotoğraf çekildik.

Özleyecektim cidden...

Şevval ile kızların ne giydiklerine bakıp eleştiriyorduk. "Baksana Yağmur'a kot şort giyip gelmiş insan bi elbise giyer." Şevval'in dediğini ayıplarken yemekler geldiğinde garsonlar masamıza bırakmıştı. Yaprak sarma, pilav, et..ben vejeteryandım be...

Yaprak sarmayı ısırdığımda bile yağ akıyordu ve tadı çok kötüydü. Suyumdan içerek ağzımdaki kötü tadı attım.

Yemeklere 0 puan.

Uzay yemediğimi görünce kulağıma eğildi. "Bebeğim kötü olduğunu ben de farkettim ama aç kalma istersen gidip pilav sardırtayım yanına ayran." Oflayarak geriye yaslandım. Uzay'ı yormak istemiyordum.

SESİNDE AŞK VAR || yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin