1.BÖLÜM" KORKU"

2K 123 90
                                    

Herkese merhaba, yeni bir kurguya başlıyorum. O kadar heyecanlıyım ki, bu kurguyu bir süredir düşünüyordum. En son çok sevdiğim bir arkadaşımın desteği ile başladım. Böyle bir kurguyu daha önce hiç denemedim, o yüzden eğer bir hatam veya yanlışım olursa affola. Hepiniz hoş geldiniz.

Keyifli okumalar.
*******
Adalet, namluda!
**************
İki türlü sessizlik vardır hayatta, birincisi; insana huzur veren, ruhunu rahatlatıp bedenini gevşeten tatlı bir sessizlik.

İkincisi ise; ürpertici olan, insanın içine korku salıp ellerini kulaklarına kapatıp kaçma isteği uyandıran bir sessizlik.

İşte genç kızın şu anda hissettiği tam olarak buydu, korkuyu içine salan sessizlik.Dizlerini kendine çekmiş kollarını etrafına dolamış, yaşlı gözleriyle oturuyordu odanın köşesinde. Babası tarafından hapsedilmişti bu odaya, onun isteğine karşı geldiğinde hem sert bir tokat yemiş hemde buraya kapatılmıştı. Yaşlı gözlerini yan tarafında bulunan komidine çevirip, annesiyle olan fotoğrafına baktı. Daha da şiddetlendi ağlaması, duvarlar üzerine geliyor oda karabasan gibi çöküyordu üstüne. Dışarıda yağan yağmurun sesi ilişti kulağına.

Ellerini sızlayan gözlerine bastırdı, göğsü daralıyor nefes alamıyordu sanki. Bir baba, kendi evladına bunu nasıl yapardı? Babaların çocuklarını koruyup kollaması, onları düşünmesi gerekmez miydi? Onun babası öyle değildi işte, küçüklüğünde beri itip kakmıştı onu. Şimdi ise çok daha fazlasını yapıyordu, bir babanın kızını böyle ateşe atarken vicdanı sızlamaz mıydı hiç?

Başını dizlerine dayadı, usul usul aktı yaşlar gözlerinden. Mavi gözlerinin etrafı kızardı, ellerini uzatıp kırık çerçeveye uzandı. Eski fotoğrafta dolaştırdı bakışlarını.

" Anne, neden bırakıp gittin ki bizi? Bak bak ne hale geldik, duyuyor musun beni anne? Canım çok yanıyor, acı çekiyorum hissediyor musun?" Yavaşça okşadı fotoğrafı.

" Ama yediğim tokattan değil canımın acısı, bana bunları yapanın babam olmasından. Keşke burada olsaydın, sen beni bırakmazdın" iyice arttı hıçkırları. Odanın kapısı yavaşça aralanirken, başını kaldırıp baktı. Çok az bir şekilde açılan kapıdan minik bir baş uzandı, gözleri birbirini buldu.

" Abla" elindeki fotoğrafı yatağın üzerine bırakıp, dizleri üzerine çöktü genç kız.

" Yağmur" küçük kız koşarak gelip, genç kızın ince boynuna doladı kollarını.

" Babam seni neden buraya kitledi abla? İçerdeki adamlar kim? Çok korkutucu görünüyorlar abla, sende benimle gel korkuyorum" derin bir iç geçti genç kız. Bende diyemedi küçük kardeşine, bende çok korkuyorum ablacığım hemde deli gibi korkuyorum diyemedi. Onun yerine kardeşinin saçlarını okşayıp, minik bir öpücük kondurdu. Yavaşça geriye çekilip, ellerini yanaklarına indirdi.

" Korkma ablacığım, korkacak bir şey yok. Hem sen söyle bakalım, ödevlerini yaptın mı?" Sorusuyla bakışlarını kaçıran kardeşinin başını tutup kendine çevirdi.

" Şşşşt minik cadı, bak bakayım bana" küçük kız yavaşça ablasına döndü. Genç kızın dahada bir acı çöktü içine, o gidince ne olacaktı kardeşine? Kim ona yemek yapıp, saçlarını tarayacaktı? Ödevlerini de aksatırdı ki o, onun küçük kardeşi onsuz yapamazdı ki.

" Yağmur, söz ver bakayım bana ödevlerini düzenli yapacaksın. Okulunu aksatmayacaksın, sabahları ve yatmadan önce sütünü içeceksin" yüzü düştü küçük kızın. Kahverengi gözlerini kocaman açıp, dudaklarını büktü.

" Sen nereye gidiyorsun abla? Ödevlerimi sen yaptırmayacak mısın? Sütümü sen içirmeyecek misin?" Bu defa genç kız kaçırdı gözlerini kardeşinden, ne diyecekti şimdi? Nasıl derdi gideceğim ve belki de hiç dönemeyeceğim diye. Başını tekrar kardeşine çevirip, yanaklarını okşadı.

PUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin