8.BÖLÜM"OPERASYON"

782 61 40
                                    

Hepiniz hoş geldiniz 🌼

Keyifli okumalar 💜
Bölüm şarkısı; Ali Kınık- Tanrının Ordusu
*****************

Dört yaman sızım var inceden ince

Vatanca bayrakça törece dince

Ayyıldızın ışığını görünce

Arsız otlar çürüyecek Bozkurtum

Tanrı Türk'ü koruyacak Bozkurtum

******************
Düşman sinsice pusuya yatmış, ortalığı izlerken kahkaha atan arkadaşlarının yanından çalan telefonuyla uzaklaştı Arslan. Telefonun ekranında yazan ismi gördüğünde büyük bir gülümseme oluştu yüzünde. Ekranı kaydırıp, dış kapıya doğru ilerledi.

" Efendim sultanım" kapıyı ardından kapatıp, duvara yaslandı.

" Nasılsın Arslan'ım? İyi misin oğlum?" Annesinin sesiyle içi sıcacık oldu Arslan'ın, elini ensesine koyup sırtını iyice yaslandı duvara. Elbette özlüyordu ailesini, belli etmemeye çalışsada seslerini duyduğunda bu his çokça gösteriyordu kendini.

" İyiyim annem, benim durumum belli sizi sormak lazım. Nasılsınız? Babam nasıl?" Kulağı annesini dinlerken, gözleri etrafı geziyordu. Tam karşıda ışığı yanan evde durdu bakışları, daldı gitti gözleri. Neler oluyordu ona? İçindeki anlam veremediği bu hislerde neydi? Daha önce hiç ondan bağımsız çalışmamıştı organları, şimdi ise sanki yok sayıyorlardı onu. Başını iki yana sallayıp, tüm odağını telefonda konuşan annesine vermeye çalıştı.

" Arslan, Arslan oğlum orada mısın? Duyuyor musun beni?" Kaşlarını çattı.

" Evet evet, buradayım anne. Ne dedin tam anlamadım da" bıkkın bir nefes sesi duydu karşıdan.

" Oğlum ne diyorum iki saattir burada ben? Dinlemiyor musun sen beni? Aklın nerede evladım" gözleri yine aynı noktaya doğru kayarken, başını ardında duran duvara vurdu yavaşça.

" Aklım nerede bir bilsem anne, ben bile bilmiyorum ki nerede olduğunu."

" Arslan sen iyi misin oğlum?" Annesinin sesiyle yerinde doğrulup, söylediklerinin farkına vardı. Neler demişti öyle? Nasıl hakim olamazdı ağzından çıkan kelimere.

" Seni dinliyorum sultanım, ne söyledin biraz önce. Aklım dağınıkta biraz, kusura bakma" ufak bir kahkaha sesi geldi karşıdan.

" Aşık mısın diyeceğim ama sen o dağ başında kimi bulacaksın da aşık olacaksın. Oğlum diyorum ki seni özledik, hiç gelmiyorsun." Hafifçe gülümsedi Arslan, annesinin kelimelerinin altındaki konuyu biliyordu.

" Hiiiiç boşuna uğraşma Aslı sultan, bu defa aynı tongaya düşmem. Her defasında aynı şeyi yapıyorsun, bende güya bordo bereliyim ama her seferinde yemi yutuyorum. Şimdi o aklındaki düşünceleri kov" karşıdan mırıldanmalar duysada ses etmedi, çünkü annesinin huyunu biliyordu. Her özledik gel dediğinde Arslan gidiyor, sonunda da kendini bir kızla tanıştırılırken buluyordu.

" Aman, kuru kal öyle yalnız yalnız. Anneyim ben, senin iyiliğini düşünüyorum. Kaç yaşına geldin, bir yuvan olsun istiyorum. Ölmeden torun sevmek istiyorum" başını iki yana sallayıp gülümsedi genç adam.

" Ağzından yel alsın annem oda olur bir gün , sen söyle babam nasıl?"

" Sana kalırsa pek olacak gibi durmuyor ama neyse. Nasıl olsun baban aynı, kitap defter aldı yine bu defa sizin oradaki okula yardım yapacakmış" yüzündeki gülümseme iyice büyüyüp,  yüzünü ele geçirdi. Babası her emekli maaşında aynı şeyi yapıyordu, bir kaç koli kitap ve kırtasiye eşyası alıp ihtiyacı olan okullara gönderiyordu.

PUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin