Herkese merhaba 🖐️
Hepiniz hoş geldiniz, nasılsınız?
Keyifli okumalar dilerim 🌼
***********Mardin'in sert havası suratıma çarptıkça, soğuğu kalbimi titretiyordu. Üşümeye başlayan ellerimdekilere hala bakarken, duyduğum kapı sesi ile irkildim yerimden. Başımı yavaşça kaldırıp karşıya baktığımda, ellerini montunun cebine sokarak hızla bana doğru gelen Arslan'ı gördüm. Tedirginlikle dudaklarımı ıslatırken, çarpan rüzgarla tekrar titredim. Yetmez miydi kalbimin korku ve endişe ile çarptığı? Daha fazla titrekmek miydi Arslan'ın niyeti?
Ellerimi hızla ceplerime koyarken, büyük adımlarla yanıma gelen adamı izledim. Boğazımdaki kuruluğu yok etmek istercesine yutkunurken, daha fazla kuruduğunu hissettim. Attığı büyük adımlarla ben yerimden kıpırdamadan yanıma ulaştı, bakışları yüzümü turladığında titrek bir nefes aldım. Biçimli kaşları yavaşça çatılırken, ellerini cebinden çıkartıp avuçları arasına aldı yüzümü. Endişeli bakışları devam etti yüzümde gezinmeye.
" Hasta mısın sen?"
Cevap vermek yerine tekrar yutkunup, başımı iki yana salladım. Kaşları bir müddet öyle kalıp sonra yavaşça düzeldi, parmakları yüzümü okşadı usulca.
" Suratın bembeyaz olmuş Nazlı, titriyorsun da"
Gözlerimi buldu bakışları.
" Kötü bir şey mi oldu?"
Başımı tekrar iki yana sallarken, avucumda tuttuklarımı cebime bırakıp ellerinin üzerine çıkardım ellerimi. Hissettiğim korku bedenimi hâlâ terk etmemiş olsada onu şu anda tedirgin etmek istemedim. Minik bir gülüş yerleştirdim yüzüme, zaten ben onu gördüğümde, ismini duyduğumda yada varlığını yakınımda hissettiğimde gülümseme den başka bir şey oluşmazdıki yüzümde.
" Kötü bir şey yok, sadece hava soğuk ve üşüdüm"
Bakışları hâlâ yüzümden çekilmezken, başını omuzuna doğru eğip tekrar süzdü ifademi.
" Emin misin?"
Yavaşça başımı salladım, dişlerim dudaklarımın içini parçalarken ona şu anda anlatmadıklarım içimi parçaladı. Başını dikleştirip ellerini yüzümden çekerken, tek elini elime dolayıp sıkıca kavradı parmaklarımı. Ağır adımlarla çıktık bahçeden.
" Üşüdüm diyorsun, soğuktan titriyorsun ama üzerinde sadece ince bir ceket var. Ne bir atkı ne bir bere"
Tek kaşını kaldırarak önce ayaklarıma sonra ise ellerime baktı.
" Ne de bir bot"
Yamuk bir gülüş oluşurken suratında, elinin arasındaki elimi olabilirmiş gibi biraz daha kavradı.
" Eldivene ihtiyacın yok, ellerini ben ısıtırım"
Başını çevirip bana baktı kocaman gülümsedim. Oda aynı şekilde gülümserken yavaşça kısıldı ela gözleri.
" Ellerini en iyi benim ellerim ısıtır"
Sımsıkı tuttuğu ellerimi aynı şekilde sıktım, gülümsemem daha da büyüdü yüzümde. Az önce içime yerleşen korku tohumları yavaşça kurumaya başladı.
" Ellerimi sadece senin ellerin ısıtsın"
Boştaki eli yavaşça kenardan firar eden bir tutamı sıkıştırdı kulağımın ardına. Yüzünü bana dönüp ufak bir öpücük kondurdu alnıma hızla.
" Hadi gidelim hava zaten soğuk daha fazla üşüme. Feyza söyleniyordu ben çıkarken, biraz daha durursak iyice delirecek"
Benim küçük adımlarım onunkini takip ederken, adımları az önceye göre oldukça yavaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS
ChickLitKaranlık bir örtüydü hayat onların üzerine, derin yaraları vardı ikisininde.Başkalarının açtığı ve sadece birbirlerinin sarabileceği yaralar. Biri mesleğine aşık, hayatı dağlarda geçen tek aşkı vatan ve bayrağı olan onurlu genç bir bordo bereli. Diğ...