Hepiniz hoş geldiniz 🌼
Buyrun efendim, şöyle yeni bölüme alalım sizleri🤭🤭
Keyifli okumalar 💜💜
**************Parmaklarımı birbirine dolamış, dudağımın kenarını kemirirken bakışlarım aralık perdeden dışarıya kaydı. Yiğit Sancak geldi demiş ve silahı ile beraber bir hışım ile çıkıp gitmişti. Hızla çarpan kalbime inat, sakinleşmek için derin bir nefes aldım. İyilerdi onlar hepsi iyilerdi. Ağzıma gelen metalik tat ile dişlerimin arasında kıstırdığım dudağımı serbest bıraktım. Odada sadece ben vardım, Adem dede ve karısı görünmüyordu ortalıkta, oturduğum tahta kanepeden yavaşça kalkıp adımlarımı pencereye doğru yönelttim.
Dışardan bağrışmalar ve silah sesleri geliyordu camın önüne geldiğimde zaten aralık olan perdeyi biraz daha araladım. Hiç kimse görünmüyordu ama çok uzak değillerdi ki sesleri buraya kadar geliyordu. Elimi kalbimin üzerine koyup, dolan gözlerimi yavaşça kapattım. Allah'a onlara birşey olmaması için dualar ederken, sıcak bir el dokundu omuzuma. Nemli gözlerimi hızla açıp, başımı elin sahibine doğru çevirdim. Havva nine yüzünde tatlı gülümse ile bana bakarken içimdeki huzursuzluk buhar olup uçtu. Öyle şeyler yaşamıştım ki, her olup bitenden herkesten şüphe duyar hale gelmiştim. En ufak şey bile yetiyordu artık beni tedirgin etmeye. Onun gülüşüne aynı şekilde karşılık verirken, omuzumdaki eli yavaşça koluma doğru indi.
" Hangisidir yüreğindeki yangın gök gözlü kızım?" Söylediği şeyle kaşlarım yavaşça çatılırken, başımı anlamaz anlamda salladım. Elini kolumun üzerinden çekmeden, yavaşça önüme doğru gelip tuttuğum perdeyi biraz daha araladı. Şimdi camın yarısı açıktı ve içerisi biraz daha aydınlık olmuştu. Bakışlarını biraz önce benim baktığım boş sokağa çevirdi.
" Bir kuş gibi çırpınır yüreğin, sen fark edilmez sanırsın ama herkese haber verir korkusunu. Canının içine bir can daha koymuşsun, kanatlanmış durmaz yerinde" ben şaşkın gözlerle ona bakarken yavaşça benden tarafa döndü.
" De şimdi hele, o kuşu göğsüne sokan kimdir? Hangisidir bu bakışlarındaki endişenin sahibi?" Derin bir nefes alıp, titrek bir nefes verdim. Benden ses çıkmazken, Havva nine tekrar konuştu.
" Sarı oğlan değildir, o az fazla deli sen akıllı uslu bir kıza benzersin. Hoş gönül deli akıllı ayırt etmez amma yinede o değildir senin gönlündeki" omuzumu yavaşça pencerenin kenarına dayayıp onu dinlemeye başladım. Onun bakışları ise hala dışardaydı, perdeyi yavaşça çekti.
" Ee Savaş'ta değildir, bilirim onun yareni var yüzüğü vardır parmağında arada dalar gider deli oğlan ona bakarken. Nişancı oğlan hiç değil, onun sevdiceği vardır. Gerçi kız buna pek çektirir ama çocuk çok seviyor onu vazgeçmeyecek. Hem ben dedim, bu kız senden başkasına yar olmaz bırakma diye, ölsem bırakmam dedi" ufak bir gülümseme oluştu yüzümde, hepsini nereden tanıyor bunları nasıl biliyordu bilmiyordun ama çok güzel konuşuyordu. Ben ona öylece dalmışken, yönünü yavaşça bana doğru çevirdi. Bakışlarım onun her hareketini izlerken, kolumdaki elini çekip yavaşça göğsümün üzerine getirdi.
" Senin sevdan yağız oğlandır, hem onların en delisi hemde en akıllılarıdır" bahsettiği kişinin kim olduğunu anlamazken, yavaşça araladım dudaklarımı.
" Yağız oğlan kim nine? Timde Yağız diye biri yok ki, sen karıştırmış olma sakın" kocaman gülümseyip yavaşça koluma vurdu. Bana cevap vermeden yanımdan geçip, kenardaki hasır minderlere oturdu. Olduğum yerde öylece dikilirken, yavaşça yanını işaret edip vurdu. Bakışlarımı son bir kez boş sokakta gezdirip, yanına doğru adımladım. Dizlerinin hemen önüne çökerken, ince üzerinde yeşil damarları belli olan sıcak ellerini ellerimin üzerine koydu. Ufak bir tebessüm oluştu yüzümde, yabancı değildi sanki bu yanımdaki kadın bana ailemden biriydi sanki. Derin bir nefes alırken, yavaşça soldu yüzümdeki gülümseme. Hiç tanımadığım insanlar bile böyle yakın, böyle içten davranıyorken kendi kanından olduğum adam hiç sevmemişti beni. Eksiktim ben, her ne kadar bu boşluğu yok saymak, görmezden gelmek istesemde olmuyordu işte. Babası tarafından sevilmeyen, hor görülen kızlar illaki yarımdı hep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS
ChickLitKaranlık bir örtüydü hayat onların üzerine, derin yaraları vardı ikisininde.Başkalarının açtığı ve sadece birbirlerinin sarabileceği yaralar. Biri mesleğine aşık, hayatı dağlarda geçen tek aşkı vatan ve bayrağı olan onurlu genç bir bordo bereli. Diğ...