Hepiniz hoş geldiniz, biliyorum uzun zaman oldu.
Kefiyli okumalar dilerim 💜
***********"Atış serbest!"
Sancak timi kulaklıklarından duydukları komutanlarının sesi ile, ateşe başladıklarında arka taraftan gülşah'ın sesi geldi.
" Komutanım, teslim olun çağrısı yapsamıydik?"
Gülşah'ın sorduğu soru ile gözlerini kısıp ateşe devam ederken, bir elini kulağına götürüp konuştu Arslan.
" Gerek var mı dersiniz?"
Gerilerden bir yerlerden hem ateş edip hem konuşan Ergün'ün sesi duyuldu.
" Yok komutanım gerek yok, teslim filan olmasınlar. Çakalım alınlarının ortasına tertemiz birer tane, hem biz kurtulalım hem memleket kurtulsun"
Ergün'ün ciddi sesi ile gür bir kahkaha attı Batur.
" Bu çocuğu sevdim, Arslan şu sarışın olandı değil mi bu?"
Başını iki yana salladı Arslan, bütün ekibi deliydi ve yetmezmiş gibi bir tane daha eklenmişti.
" Evet, Ergün"
Gülerek başını salladı Batur.
" Anlamıştım zaten, tuttum ben bu çocuğu"
Kaşlarını çatıp elindeki silahın şarjörünü değiştirdi Arslan.
" Nereden anladın lan? Alnında mı yazıyordu?"
Miğferini geriye doğru itip ateş etmeye devam etti Batur.
" Nereden anlayacağım gözleri deli deli bakıyordu"
Bakışlarını karşıdaki binadan çekmeden konuştuk Arslan.
" Seninkiler gibi yani kardeşim"
Gözlerini devirip Arslan'a cevap vermeden işine devam etti Batur, 'he' dedi içinden 'bir deli benim burada çünkü'.
" Komutanım içerde bir subayımız var, bize karşı kalkan olarak kullanabilirler"
Gülşah tekrar konuştuğunda, tüm timin suratında bir sırıtma oluştu. Belliki Gülşah daha önce o deli komutan ile tanışmamıştı ama timin geriye kalan diğer bütün üyeleri onu azda olsa tanıyorlardı.
" O içerdeki subay deli Gelibolu'lu Gülşah" dedi Arslan ve onun sözüne devam etti Batur.
" Yani onu kimse kalkan yada esir olarak kullanamaz, adamın içinden geçer"
" İki seksen değil, üç metre yere serer adamı şaşar kalırsın" diye konuştu Yiğit.
Binanın bazı ışıklarının yanıp bazılarının söndüğünü gördü Arslan.
" Binada hareketlilik var, adamımızı kaçırmadan alalım hareket ediyoruz"
Herkes başını sallarken, Arslan'ın söyleyeceklerini bekliyorlardı.
" Okan sen Batur ile kalıyorsunuz mevziniz de kalın, Yiğit, Savaş, Gülşah siz sağdan. Ergün sen benimle geliyorsun ve Korhan ve Görkay sizde arkadan dolanın, binan tüm giriş çıkışlarını çeviriyoruz"
Hepsi birer birer binaya doğru ilerlerken, önlerine çıkanı indiriyorlardı. Sessiz değillerdi zira burada olduklarını belli edecek kadar ses yapmışlardı şimdi sıra komutanlarını almaktaydı.
Büyük demir kapıdan etrafı kollayarak içeriye girdi Ergün, ellerindeki silahları yukarı kaldıran adamlara bakıp başını iki yana salladı.
" YAT LAN YERE YAT YAT! ELLER BASIN ÜZERİNDE! YAT YERE! AT SİLAHI DA!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS
ChickLitKaranlık bir örtüydü hayat onların üzerine, derin yaraları vardı ikisininde.Başkalarının açtığı ve sadece birbirlerinin sarabileceği yaralar. Biri mesleğine aşık, hayatı dağlarda geçen tek aşkı vatan ve bayrağı olan onurlu genç bir bordo bereli. Diğ...