Merhabalar, hepiniz hoş geldiniz 🌼
Keyifli okumalar dilerim 💜
***********Büyük hayaller, büyük hayal kırıklıkları ve bir o kadar da büyük ve şiddetli yıkımlar getirirmiş insana. Hayat öyle hep güllük gülistanlık değilmiş, acı ve hüzün baş rolüymüş bu oyunun. Onu kabullenenin, daha az canı yanarmış.
Dolu dolu gözlerle, arkasında duran adama baktı Nazlı. İşte tam o anda, biraz öncekinden daha büyük bir acı çöreklendi yüreğine. Tek tek yok oldu umutları, bir bir söndü yürüdüğü yoldaki ışıklar. Yalnız kaldı, yalnız ve çaresiz.
Hemen bir kaç adım ötesindeki kardeşine baktı, heyecanla onu arıyordu. Aklından geçenleri okumuş gibi sıklaştı dudaklarının üzerinde duran parmaklar, sıcak nefes biraz daha sokuldu ona. O yaklaştıkça gözlerini kapatıp, dişlerini sıktı genç kız. İstemiyordu ona yaklaşsın, ona dokunsun.
" Sakın o güzel aklından kardeşinin ve kendi hayatını tehlikeye sokacak şeyler geçirme Nazlı. Şimdi sessiz ol ve zorluk çıkarmadan benimle beraber gel. Zorluk çıkarma ki, sevdiklerin zarar görmesin"
Gözlerini açıp nefret ve öfkeyle arkasında duran adama baktı genç kız. Sertçe yutkunup başını salladı. Ağır adımlarla geriye doğru gidip, bahçelerinden uzaklaşırken bakışları evinde ve kardeşinde takılı kaldı. Bir damla usulca süzüldü gözlerinden, kurtulamamıştı işte. Yan tarafında yumruk oldu elleri, hayatını mahveden adamın kokusu burnuna geldikçe midesi bulandı.
Siyah bir aracın önünde durduklarında, yanındaki adam kapıyı açıp hızla içeriye attı onu. Hıncını almak ister gibi dudaklarını ısırırken, henüz tanımadığı adamın araca binişini izledi.
Kahve rengi gözlerini yanında ağlayarak oturan kıza çevirdi Fırat, Arslan'ın yanında gülerken kendi yanında göz yaşı dökmesi daha da gerdi sinirlerini. O adama cennetten bir esinti gibi olan gülüşünü bahşederken, onun yüzüne mavi gözlerini bile değdirmiyordu. Dişlerini sıkıp hızla arabayı çalıştırdı, cebinde duran telefonu alıp son aramalarda olan numarayı tuşladı. Bir kaç çalıştan sonra telefon açılırken, sesi hoparlörlere verip olanları yanındaki kızın da duymasını sağladı. Duysun istedi, duysun ki gücün kimde olduğunu anlasın.
Telefon açılır açılmaz, silah sesleri yankılandı araçta. Silah ve bağırış sesleri.
" Kesik neredesin sen? Bu olayları kaçırmak istemezsin diye düşünmüştüm"
Derin bir nefes alıp yanındaki kıza baktı, bakışları camdan dışında elleri kucağındaydı.
" Çok önemli bir işim vardı, durum nedir Nora? Nasıl gidiyor?"
Karşıdan bir silah sesinden sonra, tekrar aynı kadının sesi duyuldu.
" Herşey planlandığı gibi kesik, sancak timi pusuya düştü. Sanırım yaralıları bile var, hani şu komutanları"
Duyduğu sözlerle, sesler uğuldamaya başlarken hızla başını yan tarafa çevirdi Nazlı. Sancak timi demişti değil mi?
Yaralı?
Komutanları?
Kelimeler bir bir döndü zihninde ve tek bir isim yankılandı.
Arslan!
Bakışlarını yoldan ilgiyle kendilerini dinleyen kıza çevirip, gözlerinin içine bakarak araladı dudaklarını. Nazlı'nın içini paramparça eden o zehir zemberek sözleri döktü ortaya, hiç acımadan bir bıçak gibi parçalara ayırdı genç kızın yüreğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS
ChickLitKaranlık bir örtüydü hayat onların üzerine, derin yaraları vardı ikisininde.Başkalarının açtığı ve sadece birbirlerinin sarabileceği yaralar. Biri mesleğine aşık, hayatı dağlarda geçen tek aşkı vatan ve bayrağı olan onurlu genç bir bordo bereli. Diğ...