Herkese merhaba 🖐️🖐️Hepiniz hoş geldiniz 🌼
Biz geldik nasılsınız görüşmeyeli 😏
Yeni bölüm karşınızda umarım seversiniz, keyifli okumalar efenim🌺
Yazarın ricasıdır; beğenip yorum yapmayı unutmayın olur mu 🙏
**************Genç adam uzayıp önüne düşen saçlarını başını savurarak geriye atıp, kafasını ardındaki direğe yasladı. Kapanan gözleri ile yorgun bedeni kendini beton zemine bırakırken, zihninde özleminden kavrulduğu kadının görüntüleri dolandı. Dişlerini sıkarak gözlerini daha sıkı yumdugunda bu defa onu ziyaret eden kişi, üç yaşındaki oğluydu. 'Baba' diyordu beyaz teni kavurucu güneşin altında parlarken, sarı saçlarını savurarak ona doğru koşuyordu.
Derin bir iç çekti genç adam, ciğerlerini dağlayan nefesini kesen derin bir iç çekti. Hasret hiç bu kadar çekilmez olmamıştı, özlem onu hiç böylesine vurmamıştı. O hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı.
" Atilla, gardaşım"
Yan taraftan kolunun dürtülmesi ile gözlerini araladı Atilla. Bu Mehmet Emin'di, Azerbaycan 'dan kaçırılan bir mühendisti. Sertçe yutkunup boğazını azda olsa ıslatırken, meraklı gözlerle onu izleyen adama döndü.
" Hayırdır Mehmet Emin, uyanıksın bu saatte?"
Mehmet Emin bakışlarını kapıya çevirip tekrar Atilla 'ya döndü, yavaşça yanına sokuldu.
" Bunlarda bir haller var gardaşım, sabahtan beridir it gibi koşturup dururlar"
Atilla kollarındaki kelepçe yüzünden aşınan bileklerini ovarken, başını çevirip parmaklıklardan oluşan küçük pencereye baktı. Cılız bir ışık gözlerine vururken, işittiği şeyler ise bir kaç aceleci adım sesi ve dışarda yağan yağmurdu.
Derin bir nefes alıp burnunu çekerek tekrar yanındaki adama döndü, ardındaki direğe zincirlenen ayaklarını zincirin el verdiği kadarı ile uzattı.
" Yıl olmak üzere Mehmet Emin, bizi bulmaları uzun sürdü"
Mehmet Emin 'in gözleri parlarken heyecan ile sordu.
" Sahi bulmuşlar mıdır bizi? Ben artık ümidimi kesmiştim"
Karanlıkta kehribar gibi parlayan gözlerini karşıdaki duvara dikti Atilla.
" Beni neden aldıklarını bilmiyorum, ne bir video çektiler ne de birşey istediler. Ama şunu biliyorum Mehmet Emin benim devletim kurdu çakala yem etmez"
Biraz geriye çekilip sırtını duvara yasladı Mehmet Emin, sarışın bir adam olmasına rağmen burada pislik içinde durmaktan yüzü gözü kirden tanınmaz haldeydi.
" Sence buradan aldıklarına ne oldu Atilla? Ne yaptılar onlara?"
Genç adam gözlerini daldığı boşluktan çekip, bir umut ona bakan arkadaşına çevirdi.
" Öldürdüler" dedi ruhsuz bir ses tonuyla, onlara ne olduğu açıkça ortadaydı ama yanındaki adam bir umut ondan iyi bir şey duymayı bekliyordu.
" Öldürdüler" Mehmet Emin transa girmiş gibi tekrar ederken, boynunu iki yana oynatıp pürüzlü bir sesle konuştu Atilla.
" Onları aldıktan sonra koşma sesleri duyuyoruz aynı zamanda ateşlenen silah sesleri, onları önce bırakıyorlar Mehmet Emin ardından ümitlerini bir bıçak gibi kesip atıyorlar. Kahpeler kardeşim, bir insanı sırtından vuracak ümidinden vuracak kadar kahpeler"
Genç adam duyduğu sözleri zihninde canlandırmaya çalıştı ama yapamadı, açtı susuzdu dudakları çatlamış hatta yaralar bağlamıştı. Derin bir nefes alıp bakışlarını yavaş yavaş boşalan odada gezdirdi, her yeri yağmur suyu alan tek bir penceresi bile bulunmayan bir yerdi. Ardından bakışları Atilla'nın bileğindeki kelepçe ve ayaklarındaki zincirlere kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUS
ChickLitKaranlık bir örtüydü hayat onların üzerine, derin yaraları vardı ikisininde.Başkalarının açtığı ve sadece birbirlerinin sarabileceği yaralar. Biri mesleğine aşık, hayatı dağlarda geçen tek aşkı vatan ve bayrağı olan onurlu genç bir bordo bereli. Diğ...