Liu Yan bir süre daha yattı. Meng Feng geri dönmemişti.
Ranzadan birkaç basamak aşağı indi ve yana doğru kaydı, neredeyse bileğini burkuyordu. Lai Jie hemen bacağından tutarak onu destekledi.
"Yürüyüşe çıkıyorum." Liu Yan artık sabitti. "Sen uyumuyor muydun?"
Lai Jie, ranzanın alt katından üst katına bakmaya devam ederek "Terliğin yok. Benimkini giy" dedi.
Liu Yan (yatakların bulunduğu) arabadan indi. O sırada Meng Feng bir ağacın altında duruyordu. Karanlık dağların çizgisi bir aşağı bir yukarı yuvarlanıyor, engin samanyolu galaksisi başlarının üzerinden geçiyordu.
Liu Yan "Konuşmayalı uzun zaman oldu Meng Feng" dedi.
Meng Feng ifadesizce "O adam sana ne dedi?" diye sordu.
"Sana çikolata getirmemi istedi ve dedi ki-"
"Bana çikolataları ver. Birkaç gün içinde geri döneceksin."
"O kadar emin olma. Göreceğiz."
"Görecek olan sensin." Meng Feng arkasını döndü. Göğsü çıplaktı. Sadece bir adet yeşil renkli askeri boxer giyiyordu; güçlü, bronz kasları oldukça ateşliydi ve yıldızların ışığı altında adeta parıldıyordu.
Liu Yan bilinçsizce elini kaldırdı. Meng Feng de Liu Yan'ı uzaklaştırmak için hemen kendi elini kaldırdı. Soğuk bir şekilde "Seni uyarıyorum, bu işin şakası olmaz" dedi.
Sonra da "Ciddiyim" diyerek sözlerine devam etti. "Neden geri döndün? Sen buradayken savaşabilmemin imkanı yok. Korkarım, öleceğinden korkarım, öleceğimden korkarım. Hayatımı riske atmaya cesaret edemem, sadece küçülür ve korkarım. Bu böyle devam ederse, ikimiz birlikte ölüp gideceğiz."
Liu Yan "Sen nasıl korkulacağını biliyor musun ki?" dedi. "Yu kasabasından kaçarken-"
Meng Feng "Bu farklı!" diye bağırdı. "O zamanlar sadece güvende olmaya çalışıyorduk. Şimdiyse zombilere karşı savaşıyoruz! Lai Jie'nin önceki sevgilisini biliyor musun? O- Kim var orada?! Ah düşmanlar..."
Liu Yan'ı korumak için hemen arkasına aldı. Liu Yan harekete geçerek arabaya doğru koştu. Meng Feng yavaşça geri çekiliyordu. O anda arabadaki herkes uyanmıştı. Kaynak arabadaki Xiaoli, farları yaktı ve iki güçlü ışık huzmesi geceyi delip geçti. Lai Jie ise çıplak ayakla dışarı fırladı. Liu Yan onlara üç silah fırlattı ve her biri bir tanesini yakaladı.
Sonraki saniye, Liu Yan arabanın kapısını kapatarak tüm savunma ekipmanlarını çalıştırmıştı.
On saniye gibi kısa bir sürede herkes savaşa hazırdı, işbirliği sorunsuzca yerine getirilmişti. Lai Jie bir av tüfeği, Meng Feng makineli bir tüfek, Wen Qiege ise bir AK kullanıyordu. Bu silahlar onlarla mükemmel bir uyum içindeydi.
Lai Jie silahı emniyete alarak gelişigüzel bir şekilde "Gördün mü? Küçük Yan'ımız oldukça ciddi. Bize yük olmak istemiyor" dedi.
Meng Feng buna yanıt verme gereği duymayarak "Oradaki çimenlerde düşmanlar var" dedi.
Lai Jie "Dağılın" diye fısıldadı.
Liu Yan'ın sesi yayın sisteminden onlara iletiliyordu. "Kızılötesi sensörler bir insanı gösteriyor. Bu bir zombi değil... Çimlerin içinde kim varsa dışarı çıksın! Yoksa ateş ederiz! Sana beş saniye veriyoruz! Beş! Dört!"
Hoparlörlerdeki ses maksimum seviyedeydi. Liu Yan'ın heybetli tavrı tüm bölgeyi sarsıyordu. Wen Qiege silahını indirdi ve elinde olmadan gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dawn of the World
ActionDiğer Adları: 2013, Mo Ri Shu Guang ya da 二零一三 (末日曙光). *** Liu Yan ile Meng Feng çocukluk arkadaşlarıydılar. Yedi yıl önce ikisi birlikte Z şehrine taşınmışlar ve henüz lisedeyken sevgilerini birbirlerine itiraf ederek çıkmaya başlamışlardı. Ünivers...