Dawn of the World

Bölüm 64

Köprüdeki büyük kapı açıldı. Dr. Qin Hao, üç araştırma görevlisiyle birlikte dışarı çıktı.

Qin Hai gözlüklerini kaldırdı ve mutsuz bir şekilde "General Meng, bu ay bana altıncı kez bir 'onarıcı' bulduğunuzu söylüyorsunuz" dedi.

Meng Jianguo elleri arkasında, ayakları biraz açık vaziyette tıpkı bir dağ gibi köprünün üzerinde duruyordu.

Ciddi bir şekilde "Bunun istediğin kişi olduğuna çok eminim" dedi.

Qin Hai bıkkınlıkla "Bunu söylemediğiniz bir zaman var mı ki? Kendinize saklayın General Meng. Ağlayan kurt hikayesi hiç eğlenceli değil..."

Meng Jianguo "Öyleyse neden dışarı çıktın?" dedi.

"..." Qin Hai pişmanlık, anlayış ve küstahlık karışımı bir sesle "Amacınız gelip tüm araştırma ekipmanımı gözlemlemek ve kaydetmekse hafızanızın yeterince güçlü olmadığı açık General Meng" dedi.

"Ona ihtiyacın yok mu? Öyleyse onu geri götürüyorum."

Qin Hai gözlüklerini kaldırdı ve Jue Ming'e tatsız bir şekilde baktı. Sonra da başının üstünden Jue Ming'in boyunu  ölçmek için bir hareket yaptı. Jue Ming sadece Qin Hai'nin alt çenesine kadar geliyordu. Jue Ming şaşırmış bir şekilde "Neden bu kadar tuhafsın?" diye sordu.

Qin Hai "Tuhaf olan sensin" dedi.

Jue Ming kaşlarını çattı. "Hayır tuhaf olan sensin. Hepiniz çok tuhafsınız."

Qin Hai ona yenildi ve zayıf bir şekilde geri çekilerek "Unut gitsin, içeri gelin. Çoktan buna alıştım. Ama köpekler sektör yediye giremezler. Panda gibi giyinmiş olsalar bile gi-re-mez-ler. Tartışmaya yer yok!!" dedi.

Qin Hai, Jue Ming'e kendisini takip etmesini işaret ederek "Adın ne?" diye sordu.

Jue Ming yanıtladı. Qin Hai'nin ifadesi bıkkındı. Meng Jianguo onları sektör yediye götürmüştü. Oradaki resepsiyonist (ön büro çalışanı) hemen "General Meng, çok fazla insan-" diye söze girdi.

Qin Hai "Girin, hadi içeri gelin... Boş verin onu" dedi. "Köpeğin içeri giremeyeceğini çoktan söyledim. Ön büro–! Çabuk onu götür buradan!"

Böylece grup, küçük asansöre sıkışarak 777. kata çıktı. Hemen ardından da Qin Hai'nin ofisine girdiler. Qin Hai bir lazer işaretçisi çıkararak bir düğmeye bastı ve arkasında mavi bir ışık belirdi.

Mavi ışık yavaşça dalgalanıyordu. Qin Hai cam duvarı işaret etti ve uyuşuk bir şekilde "Söyle bana, ne diyor?" diye sordu.

Jue Ming orada sessizce duruyordu. Derin, karanlık göz bebekleri muhteşem manzarayı yansıtıyordu. Ama uzun süre sessiz kalmıştı.

Sessizliğin ortasında yavaşça ağzını açarak "Hepiniz... Bu dünyayı bir karmaşaya çevirmiş olsanız da... Hepiniz hala benim... Bilincimde yer alan, kesip atamadığım bir parçamsınız" dedi.

Qin Hai'nin ifadesi hemen değişmişti.

Jue Ming "Uyumak... İstiyorum" dedi

Qin Hai "Kim uyumak istiyor?" diye sordu.

Tam o anda Jue Ming gözlerini kapatarak yere yığıldı.

Zhang Min hemen bağırdı. "Jue Ming! Onun nesi var?!"

Qin Hai "Hemen akademisyenlere haber verin!" dedi. "Onarıcıyı bulduk! Bu çocuk dünya sicimiyle iletişim kurabiliyor!"

Ofis karmaşa halindeydi. Zhang Min tekrar endişeyle bağırdı. "Ona ne oldu?! Ne yaptın ona?!"