Bölüm 06

1.7K 229 446
                                    

Sürekli silah sesleri duyuluyordu. Kaçan insanlar vuruluyor, kampüsün her tarafından ölüm çığlıkları yükseliyordu.

"Öğrencileri nasıl vurabilirsiniz?!" Xiaoyu kükredi ve silahlı bir polis memurunun kolunu yakaladı.

"Tutun onu!" diye bağırdı içlerinden birisi.

Askerler ve silahlı polisler iki gruba ayrılmışlardı. Silahlı polisler, eğitim binasının dışındaki açık alanı kapatırken, askerler "Acele edin! Gecikmeyin! Tüm gereksiz şeyleri atın! Tüm eşyalarınızı getirmeyin! Diğer öğrenciler için de yer bırakın!" diye bağırıyorlardı.

Yaklaşık on otobüs yan yanaydı. İlk otobüs çoktan insanlarla dolmuştu ve kampüsten ayrılmak için harekete geçmişti.

Yol, otobüsün önündeki cip tarafından temizleniyordu. Cipin üzerine dört tane asker yerleştirilmişti. Her yere ateş ediyorlar, zombilerin beyinlerini patlatıyorlardı.

"Ateş etmeyin!" Meng Feng, kolları başının üstünde olacak şekilde abluka hattına koştu. Otobüsler tek tek gidiyorlardı. Öğretim binasının önünden sadece 50 metre uzaktaydılar. Her yerde zombiler vardı. Liu Yan şok içindeydi. Bu kadar zombi nereden gelmişti böyle?

Havadaki helikopterden de silah sesleri yükselmeye başlamıştı. Sağır edici sesler kampüsün batı tarafından geliyordu.

"Bu... yandaki kapı. Buradaki üniversitelerin hepsi enfekte olmuş... Tanrı'm... " diye nefes nefese mırıldandı Cui Xiaokun.

"Liu Yan! Cui Xiaokun!" Xiaoyu bir otobüse binip "Acele edip içeri gelin!" diye bağırdı.

"Yer yok!" dedi otobüsten biri. "Hemen buradan gitmek zorundayız!"

Xiaoyu "Sıkışılabilir! Hadi!" dedi.

Her yerde zombiler vardı. Meng Feng -hem zombilerden, hem de silah seslerinden kaçmak zorunda kaldıkları için- onlardan sonra gelen zombiler tarafından yenilmeden önce her an başıboş mermilerle öldürülebileceklerini hissetti.

"Liu Yan!" Meng Feng arkasını döndü ve yanındaki zombinin kafasını patlatarak Liu Yan'ı nefessiz bir şekilde ablukaya doğru sürükledi.

Xiaoyu otobüsten atladı ve "Acele edin" dedi.

Liu Yan'ın otobüse binmesine yardım etti ama otobüs insanlarla doluydu, kapı bile kapanamıyordu.

Liu Yan, Meng Feng'i yukarı çekmek için uzandı. Meng Feng otobüs kapısının oraya bindi ama sığamayacağına karar verdi. Xiaoyu ve Cui Xiaokun'dan bahsetmiyordu bile.

Meng Feng "Önce siz gidin" diyerek Liu Yan'a baktı, geriye sıçradı ve indi.

Liu Yan, otobüsten inmeden önce bir an ona baktı. "Xiaokun, sen ve ağabeyin otobüsle gidin. Bana araba anahtarlarını ver."

"Sıkışabiliriz!" Dedi Xiaoyu. "Arkadaki insanlar, yol açın biraz!"

"Acele edip sürün hadi daha neyi bekliyorsunuz?!" diye bağırdı bir genç öğrenci. "Öğretmen Xiaoyu, canavarlar arkadan geliyorlar!"

Xiaoyu derin bir nefes aldı. Liu Yan, "Geri kalan öğretmenler ne olacak?" diye sordu.

"Çoğu tahliye edildi. Bir tek dekan kaldı" dedi Xiaoyu. "Önce otobüse binin. Ben burada kalıp bir sonraki konvoyu bekleyeceğim. Çabuk olun! Cui Xiaokun sen de!"

"Konuşmayı kesin artık!" diye bağırdı otobüsü süren asker. "Kim binerse binsin hemen gidiyoruz buradan!"

Meng Feng otobüs çalıştığında yürüdü ve Xiaoyu'nun yakasından yakalayarak onu otobüse itti. Otobüs gidiyordu... Kaşının köşesine iki parmağını koyarak onu selamladı.

Dawn of the WorldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin