Liu Yan'ın sadece yakasını düzeltmesi ve Hu Jue'yi üst kata kadar takip etmesi gerekiyordu. "Başın belada. Sebebinin ne olduğunu gerçekten bilmiyorum, ama çok dikkatli olmalısın. Sakın yanlış bir şey söyleme" dedi Hu Jue alçak bir sesle.
Liu Yan anladığını göstermek için başını salladı ve Hu Jue, Lin Musen'in ofisinin kapılarını iterek açtıktan sonra herkes odadan çıktı.
"Bütün gün seni aradım. Ne yapıyordun?" Lin Musen, sırtı Liu Yan'a dönük bir şekilde döner sandalyede oturuyordu. Pencerenin dışındaki yoğun kar yağışına bakarken eli silahın üstünde oyalanıyordu.
"Sohbet ediyordum. Bugün herkes izinli değil miydi?" diye yanıtladı Liu Yan.
Ardından Lin Musen'in ofis masasına açılı olacak şekilde oturdu. Göz ucuyla baktığında masanın köşelerine yerleştirilmiş olan iki defteri görebiliyordu. Bunlar Jue Ming'in ve kendisinin günlükleriydi...
Liu Yan'ın günlüğü belirsiz bir şekilde Lin Musen'e atıfta bulunuyordu, ancak onu suçlayacak her şeyden uzaktı. Jue Ming'in günlüğüne gelince de... Bir şeyler söylemek oldukça zordu.
Liu Yan hemen neler olduğunu anlamıştı. Lin Musen konuşmayı sürdürdü. "Ah? Kiminle sohbet ediyordun? Ne hakkında sohbet ediyordun? Gördüğüm kadarıyla yeni arkadaşlarımızla oldukça iyi anlaşıyorsun."
"Papaz ve filozofla birlikte aya, yıldızlara, kara bakarak; şiirden ve yaşam biçimlerinden bahsediyorduk... Hatırlarsan seni de daha önce davet etmiştik. İstersen, bize istediğin zaman katılabilirsin" dedi Liu Yan.
Lin Musen sandalyesinde döndü ve gülerek Liu Yan'a baktı. "Ben kültürsüz biriyim. Siz bilim adamları ne hakkında konuşursanız konuşun anlayamıyorum. Bugün biri koridorda iki günlük buldu. Ama içlerine bakmak istemedim. Sizlerin mahremiyetine saygı duyacağım. Onları al ve kimlere ait olduklarını bul."
"Tamam" diye yanıtladı Liu Yan. "Bana bırak."
Liu Yan defterleri eline alınca Lin Musen "Son birkaç gündür bir şeyler düşünüyordum. Bay Hu'nun da fikrini sorarak iki karara vardım" dedi.
Liu Yan "Doğru hatırlıyorsam eğer, sana Hu Jue'yi zaten ben tavsiye etmiştim" dedi.
Lin Musen takdirle başını salladı. "Tavsiye ettiğin insanlar kesinlikle kötü değiller."
Liu Yan "Doğru. Peki Meng Feng nerede?" diye sordu.
"İşte ilk çözmek istediğim sorun bu. Erzaklarımız neredeyse tükenmek üzere."
Liu Yan içinden bunun saçmalık olduğunu düşündü. Daha dün tonlarca tahıl, erişte, inek, domuz ve daha birçok yiyecek nakledilmişti. Her şeyi hesaba katarsak eğer; günde altmış kilogram yemek yiyen yüz kişiye göre, bir ton yemek yirmi günden fazla bir süre boyunca herkesi beslemek için gayet yeterli olurdu. Sadece patatesler bile bir ay boyunca insanları doyurmaya yeter de artardı bile. Lin Musen'in erzakları yüzlerce tona yaklaşıyordu. Bir ay gibi kısa bir sürede nasıl bitebilirdi ki? En kötü durumda bile en fazla % 20'sini biterebilirlerdi.
Lin Musen'in tavrı Liu Yan'a karşı oldukça açıktı. Onlara karşı güven hissinden yoksundu...
Endişeliydi. Depolamayı bir türlü azaltamıyordu. Bir gün daha fazla kazanamadan Liu Yan'lar giderse eğer erzakların sonunda tükeneceğinden korkuyordu. Neredeyse on yıl yetecek kadar malzeme toplasa bile bu korkuyu bir türlü zihninden uzaklaştıramıyordu.
Sürekli kaynak elde etme fikri onu asla rahatsız etmiyordu. Bu düşünme şeklini çözmenin tek bir yolu vardı; o da ona kendi yiyeceklerini üretme kabiliyetine sahip olduklarını ve depoların herkesin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olduğunu kanıtlamaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dawn of the World
ActionDiğer Adları: 2013, Mo Ri Shu Guang ya da 二零一三 (末日曙光). *** Liu Yan ile Meng Feng çocukluk arkadaşlarıydılar. Yedi yıl önce ikisi birlikte Z şehrine taşınmışlar ve henüz lisedeyken sevgilerini birbirlerine itiraf ederek çıkmaya başlamışlardı. Ünivers...