Kasırga ekibi geçici bir kamp kurmuştu.
Meng Feng bir sigara uzatırken "Kaptan, bence konuşmalıyız" dedi.
Lai Jie sigarayı aldı, bacaklarını iki yana açarak katlanabilir tabureye oturdu ve ellerini dizlerinin üstüne koydu. O sırada uzun boyunlu bir kaz onun yanında yürüyordu. Kafası karışmış bir şekilde dolaşırken ağzında bir parça turnusol kağıdı vardı.
Lai Jie yaban kazının başını okşadı ve umarsızca "Konuşalım" dedi.
Meng Feng "Durum şöyle..." dedi. "Eşin gittiği için ben de kendimi kötü hissediyorum. Ama sırf seninki gitti diye başka insanların eşleriyle uğraşamazsın."
"Siz çoktan ayrılmadınız mı? Onu kovalayabileceğimi sen kendin söyledin. Hem benim ne zaman bir eşim oldu? Ben hep bekardım."
"O zamanlar şaka yaptığını sanıyordum, bu yüzden öyle söylemiştim. Mekanikçi olan birçok insan var, bunu yapamazsın... Onun beni sevdiğini biliyorsun, neden bunu yapıyorsun? Onun bedenini de, kalbini de kazanamazsın; sonunda sadece kendine zarar vereceksin."
"..."
"..."
Lai Jie "Çavuş Meng Feng, dürüst olmak gerekirse ben senden hoşlandığını falan göremiyorum" dedi. "Eh sen de ondan hoşlanmıyorsun ki ikinizin çoktan ayrıldığınızı vurgulayıp duruyorsun."
Meng Feng boğazını temizledi. "Haklısın, ben artık onu sevmiyorum. Ama eminim ki o gitmeme izin vermez. O ne yaparsa yapsın ben bunları senin iyiliğin için söylüyorum. Çünkü onun gibi birine aşık olursan kesinlikle pişman olursun."
Lai Jie ciddi bir ses tonuyla "Sorun değil. Onu artık istemediğine göre, onu teselli etmek için yardımcı olabilirim" dedi.
"Onu kendi başıma teselli edebilirim. Beni zorlama kaptan."
"Eğer şiddete başvurursan kazı korkutursun." Bunu söylerken, sesler çıkaran kazın ağzından turnusol kağıdını alarak baktı. Sonra da katalog kitabını açarak bir karşılaştırma yaptı. "Bu gece yiyecek bir şeyimiz olmayacak."
O sırada Liu Yan, sinyal kulesinin altında duruyordu. Yağmurun altında elindeki alıcıyı ayarlıyor ve ara sıra bakmak için başını kaldırıyordu.
Hava biraz soğuktu. Üzerine siyah bir kapüşonlu giymişti, saçı ıslaktı ve yüzü biraz solgundu.
Vücudu Meng Feng'in veya Lai Jie'ninki kadar güçlü değildi. Başlangıçtaki kaçışından Umut Kasabası'na varıncaya kadar yeterli yiyeceği, giyeceği ve barınağı vardı. Ancak Okyanus Üssü'nden ayrıldıktan sonra; Kasırga ekibinin günlük konserve yiyecekleri, bisküvileri ve ek vitaminleriyle ayakta zor duruyordu. Yüzü hastalıklı derecede solgundu.
Lai Jie "Binlerce millik yolu senin için kat etti ve bunca zorluğa senin için katlanıyor. Birazcık bile olsa onun için bir şeyler hissetmiyor musun?" diye sordu.
Meng Feng (cevap vermeyerek) Liu Yan'a doğru yürüdü. Liu Yan ise onu görünce gitmek üzere arkasını döndü.
Meng Feng "Sana söylemem gereken bir şey var. Kıpırdama!" dedi.
"Çavuş Meng Feng, açlıktan ölmek üzereyim. Seninle tartışacak enerjim yok. Sen birinci sınıf bir çavuşsun, bense ikinci sınıf bir çavuşum. Ama yine de bana kıpırdamadan durmamı söylediğin zaman seni dinlemeyerek sana tokadı basabilirim. Teşekkür ederim."
Liu Yan bunları söyledikten sonra arabaya binerek koltuğuna kıvrılıp soğuk ve nemli giysilerini kavradı. Karşısındaki ranzada Wen Qiege dizlerini kucaklıyor ve Xiaoli ile sohbet ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dawn of the World
ActionDiğer Adları: 2013, Mo Ri Shu Guang ya da 二零一三 (末日曙光). *** Liu Yan ile Meng Feng çocukluk arkadaşlarıydılar. Yedi yıl önce ikisi birlikte Z şehrine taşınmışlar ve henüz lisedeyken sevgilerini birbirlerine itiraf ederek çıkmaya başlamışlardı. Ünivers...