Bölüm 04

2K 259 424
                                    

Sıcak yaz aylarında oldukları için güneş gökyüzünde parlıyordu. Öğle saatlerindeki yoğun sıcak, asfaltın erimiş gibi hissedilmesine neden oluyordu.

Sonunda S şehrine yakın olan bir yerleşim yerine varmışlardı.

Zhang Min güneş gözlüklerini çıkararak mırıldandı. "Neler oluyor böyle?"

Önlerinde harap olmuş bir geçiş kapısı vardı. Zhang Min arabadan indi. Birçok kişi paralı gişelerden hızla geçerlerken içlerinden biri korku içinde bağırmıştı. Anlaşılan kalabalığı fırsat bilen kötü insanlara hırsızlık yapma fırsatı doğmuştu. Zhang Min hemen arabaya geri bindi, direksiyon simidini çevirdi ve otoyol bölümünü terk etti.

Bir süre yol gittikten sonra arabayı kenarda durdurarak araçtan tekrar inip telefonla birini aradı. "Wang! Hey, beni duyabiliyor musun?" Zhang Min kulaklıklarını taktı ve "Evet, neredeyse vardık. Yaklaşık yirmi dakika içinde şehirde oluruz. Tamam, sorun değil ama eşin ve Xiaoshan ne olacak?" dedi.

Jue Ming pencereden insanlara bakıyordu. Zhang Min araca girdiğinde hemen bakışlarını ona doğru yönlendirerek "Neredeymiş?" diye sordu.

Zhang Min etrafa bakınmadan arabayı direkt telefonla belirlenen yere doğru sürmeye başladı ve "Evde değilmiş. Birazdan araç kalabalıklaşacak, fırsatın varken arkaya geçip biraz daha uyumalısın hayatım" dedi.

Jue Ming anlayarak başını salladı. Buluşma noktasına gelince Zhang Min arabayı iki katlı binanın arkasındaki otoparka park etti. Sağa ve sola baktı, ama kimse yoktu.

Yol kenarındaki ağaçlar öylece duruyorlardı ancak boş sokaklar çöplerle doluydu. Devrilmiş çöp kovaları sıcak rüzgar tarafından hafifçe yuvarlanırlarken takır tukur sesler çıkarıyorlardı.

Jue Ming uyuyakalmıştı. Zhang Min, kırk sekiz saat boyunca bir kez bile gözlerini kapatmamıştı. Bir anda kafasının direksiyon simidinin önüne doğru düşmesini engelleyemedi.

Jue Ming uyku mahmuru bir ses tonuyla "Uyuyorsun" dedi.

Zhang Min başını salladı. Son derece yorgundu. Arka koltuğa geçti ve Jue Ming'in uyluğunu yastık olarak kullanarak uzandı. "Geldikleri zaman beni uyandır."

Jue Ming içini çekti ve şaşkınca önündeki adama baktı.

Baba ve oğul ikilisi bir süre daha öylece arabada gelecek olanları beklediler. Sıkılan Jue Ming elini sol kulağına götürerek sesleri dinlemeye başladı. Daha sonraysa Zhang Min'in nefes alıp almadığından emin olmak için başını eğerek elini sağ kulağına götürdü. Bir problem olmadığını anlayıp derin bir nefes aldı ve Zhang Min'in kaşları çatlamış olan yakışıklı yüzüne dokundu. Parmaklarını kullanarak babasının çatılı kaşlarını düzeltti. Biraz daha öyle durduktan sonra bakışlarını babasından çekerek pencereden dışarı baktı.

Uzaktaki bir grup çocuk kavurucu güneşin altında amaçsızca yürüyordu. Elleri biraz havadaydı ve yoldan geçerken ayaklarını yere sürtüyorlardı. İçlerinde başı eğik küçük bir kız vardı ve boynu doğal olmayan bir duruştaydı.

Jue Ming gözlerini kısarak başka bir yönden onlara doğru gelmekte olan bir adamı fark etti. Bu adam bekledikleri kişiydi. Adı Wang Bo'ydu ve henüz otuzlu yaşlarının başındaydı. Zhang Min'in iş ortağı ve aynı zamanda asker olduğu sıralardaki bir silah arkadaşıydı.

Wang Bo evliydi, çok güzel bir eşi ve dört yaşında bir kızı vardı. Zhang Min, bazen Jue Ming'i yanlarına oynamaya götürürdü. Çift Jue Ming'i çok severdi. Jue Ming de onları çok severdi, ama kişiliği yüzünden onlar kadar sevgi yumağı olamıyordu. Wang Bo'nun kızı Xiaoshan da ona çok düşkündü. Jue Ming ne zaman onlara konuk olsa, ona eşlik eder ve onu oyun alanına götürürdü. Oynarken de yan taraftan onu izlerdi.

Dawn of the WorldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin