Fabio, ertesi gün evden apar topar çıkmak zorunda kaldı.
Flora o evden çıkarken bile yataktan çıkmamıştı. Fabio takım elbisesini giyerken defalarca kıza bakmış, isterse her şeyi siktir edip evde kalabileceğini söylemişti ama Flora dudaklarına takılı kalmış cansız bir gülümseme eşliğinde iyi olduğunu, kendini sadece biraz halsiz hissettiğini söyleyip gitmesini istemişti. Fabio, isteksizce evden çıkmadan önce kızın dudaklarına bir öpücük bırakmış ve onu ne kadar çok sevdiğini söylemişti. Flora da seni seviyorum demişti, ama her zamanki parıltısı gözlerinde yoktu.
Fabio, koruması ve yeni bir numaralı adamı Abel Antwan arabayı sürerken içinden kendisine defalarca kez lanetler okudu. Dün akşam Flora'yı annesinin evine götürdüğünde ne olacağını düşünmüştü ki? Elbette ki Ester Vitale tüm kinini üzerine saçacaktı. Başka bir çaresi olsa, Flora'yı asla ama asla o eve sokmazdı ama annesi haftalardır karısını da alıp yemeğe gelmesi için onu zorluyordu. Fabio söyleyebileceği tüm yalanları söylemiş, en sonunda başka bir seçeneği kalmadığında Flora'yı o lanet eve sokmak zorunda kalmıştı.
Annesinden her şeyi beklerdi, ama olanları tüm açıklığıyla beş yaşındaki bir çocuğa anlatmak? Bu canavarlıktı. Fabio emindi, Flora'yı annesinin hakaretlerinden çok Arturo'nun öfke dolu bakışları ve suçlayıcı sözleri yaralamıştı. Daha da kötüsü, annesi Flora'ya o zehir dolu ağzını açtığında, Fabio onu onaylamak zorunda kalmıştı. Yapmak zorundaydı. Kendisi de, Flora da söylediği lafların gerçek olmadığını çok iyi biliyorlardı. Ama bu, olanları daha iyi hale getirmiyordu. Karısının yaralı suratı gözünün önünden silinmiyordu.
Fabio bu işe en başından Flora'yı korumak için girmişti ama şimdi gitgide daha da dibe battığını hissediyordu. Kendi ailesi bir anda düşmanı olmuştu. Annesi, öz annesi, onun karısına ne kadar aşık olduğunu bilse Flora'yı öldürtmek için bir an olsun beklemezdi. Annesi yapmasa, Donato onu incitmek için Flora'yı kullanırdı. Fabio bu riski alamazdı.
Kendi düşmanları yetmezmiş gibi, şimdi bir de kahrolası bir fuhuş çetesini kafaya takmak zorundaydı. O küçük kızların fotoğraflardaki bakışları adamın aklından bir an olsun silinmiyordu. Bu yüzden, Lorenzo sabahın köründe onu evine davet ettiğinde Flora'yı bırakmak zorunda kalmıştı. Fabio hayatının hiçbir noktasında kendini bir kurtarıcı olarak tanımlamamıştı. Evet, o kötü adam değildi ama kahraman da değildi. Ama o kızların, ondan ve lanet olası Lorenzo Romano'dan başka şansları olmadığını biliyordu.
Büyük, eski Moretto evinin önünde durdular. Eskiden ihtişamlı olduğu belli olan bu konak, artık neredeyse çürümeye yüz tutmuştu. Lorenzo Romano'nun senelerdir kullanılmayan eski Moretti evini alması bir süre boyunca herkesin konuştuğu bir olaydı. Gaspare Moretti, ünlü bir Sicilya mafyasıydı ve herkes Lorenzo'nun bu evi göz boyamak için satın aldığını düşünmüştü ama Fabio artık gerçeği biliyordu. Lorenzo bu evi, hakkı olduğunu düşündüğü için satın almıştı.
Abel ile birlikte arabadan indiler. Fabio, iki metrelik siyahi korumasının suratında şüpheci bir tavır olduğunu görünce sormadan edemedi, "Aklına takılan bir şey mi var, Abel?" Adamla yeni çalışmaya başlamışlardı ama Fabio şimdiden Abel'a canı konusunda güveniyordu. Adam aynı anda hem çok güçlüydü, hem de stratejik bir zekaya sahipti.
Abel, sözünü sakınmadan, "Lorenzo Romano." dedi. "O adama güvenmiyorum patron. Bazı kaynaklarıma onu araştırmalarını söyledim ve karşılığında elle tutulur hiçbir şey bulamadım. Sanki hiç varolmamış gibi, hakkında hiçbir resmi belge yok. Vakti geldiğinde sizi satmayacağı konusunda ona nasıl güveniyorsunuz?" Suratını buruşturdu. "Herif delinin teki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)
Romance22 yaşındaki Flora, Del Piero ailesinin en küçük kardeşi olarak el bebek gül bebek yetiştirilmiştir. Artık bu korumalı hayattan sıkılan genç kız, yalnızca bir geceliğine diğer herkes gibi çılgın ve genç olabilmek ister.. Bu masum eğlencenin bir şeyt...