Fabio, sigarasından derin bir duman çekip kısık bakışlarıyla önünde durduğu büyük kulüp binasını süzdü.
Kendini okula yeni başlayacak olan liseli bir oğlan gibi hissediyordu. Parmakları titriyor, midesi endişeyle büzüşüyor, şakakları sızlıyordu. Bunu yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Bunu yapmalıydı. Ama bu kulübe girdikten sonra bir daha aynı adam olarak çıkamayacağını bilmek, adamın nefesini kesiyordu.
Cebindeki telefonun titreşmesiyle birlikte, sigarasını yere attı ve ayağının altıyla ezdi. Derin bir nefes alıp, buz gibi surat ifadesini takındı ve kararlı, dik adımlarla içeri doğru ilerledi. Kapıdaki iri güvenlik görevlileri, adama dik dik baktıklarında sadece soyadını söyledi, bu saygıyla başlarını eğip kenara çekilmelerini sağlamıştı. Bundan nefret ediyordu. Bu ayrıcalıktan, bu korkuyla karışık saygıdan, bir soyadının bu kadar değerli olmasından nefret ediyor ve bu durumu saçma buluyordu.
Kapının girişinde onu kırmızı, mini bir elbise giymiş esmer güzeli karşıladı. Genç kadının kırmızı rujlu dudaklarındaki şuh gülümseme ve gözlerindeki itaatkar bakış, 'senin için istediğin her şeyi yaparım' anlamına geliyordu sanki, "Hoş geldiniz efendim," dedi yumuşacık, hoş bir sesle. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" Fabio ona kapının dibinde bir oral yapmasını istese, ikinci defa düşünmeyecek gibi bir hali vardı ama kadını umursamadan, kısa bir bakış attı ve, "Brando'nun misafiriyim." dedi.
Kadının suratındaki gülümseme daha da büyüdü, elini öne uzatıp, "Lütfen beni takip edin," dedi ve kalçalarını kıvırarak adamın önünden yürümeye başladı. Fabio kadını takip etti. Karanlık aydınlatmalarla süslenmiş, kırmızı ve siyah ağırlıklı döşenmiş, özel locaların bulunduğu bir kulüptü. Elbette buranın ismini daha önce defalarca duymuş, defalarca önünden geçmiş ama daha önce hiç girmemişti. Sözde, yalnızca özel üyelerin girebildiği bir Centilmenler Kulübüydü ama Fabio gerçeği her zaman biliyordu. İtalyan mafyalarının pis işlerini konuşmak için toplandıkları bir mekandı burası.
Burada bulunmak bile içini bulandırıyordu.
İçerisi boştu. Sadece barda bir barmen ve etrafta dolaşan birkaç seksi kız vardı, locaları geçip kırmızı, geniş bir kapıya ulaştılar. Önündeki kadın, geniş kapıyı araladı ve Fabio'nun geçmesi için geri çekildi, ama kapı adamın arkasından kapanırken peşinden gelmedi. Fabio gözlerini devirdi, zaten gizli olan bir kulübün içinde gizli bir oda.. İtalyan mafyasının klişesi bitmek bilmiyordu. Kahkaha seslerinin ve sigara dumanının giderek arttığı odanın içine doğru ilerledi, sonunda yuvarlak bir masanın etrafında toparlanmış yedi adamı gördü. Kahkahalar atarak muhabbet ediyorlar, ellerindeki puroları içiyorlardı. Tıpkı içerideki gibi, burada da adamların başlarında şuh gülümsemelerle dolaşan genç kadınlar vardı. Fabio, Brando'nun kucağında tuttuğu, adamın yarı yaşına zor gelen sarışın kadını gördüğünde suratını buruşturmamak için kendini zorladı.
Onu ilk fark eden babasının eski ahbaplarından birisi olan Anselmo olmuştu. Yaşlı adam, başını kaldırdı ve onlara bakan Fabio'yu gördüğünde suratında kocaman bir sırıtışla, "Fabio!" diye bağırdı. "İşte buradasın!"
Masada oturan tüm adamların ilgisi bir anda Fabio'nun üzerine yoğunlaştı, herkes bağırarak, neşeyle ismini söylerken Brando kucağındaki kızı itip ayağa kalktı ve üç adımda adamın yanına gelip, omzunu sıktı ve dışarıdan samimi, Fabio'ya göre pis bir sırıtışla, "Geleceğini biliyordum!.." diye fısıldadı, sanki adamla çok gururlanmış gibi. Fabio içinden, bana başka seçenek sunmadınız, diye homurdanmadan edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)
Romance22 yaşındaki Flora, Del Piero ailesinin en küçük kardeşi olarak el bebek gül bebek yetiştirilmiştir. Artık bu korumalı hayattan sıkılan genç kız, yalnızca bir geceliğine diğer herkes gibi çılgın ve genç olabilmek ister.. Bu masum eğlencenin bir şeyt...