"Sen bir yalancısın."
Gözlerimden akan yaşlarla önümü göremezken, karşımda bir put gibi ifadesizce dikilen adama baktım. Başımı hızlıca iki yana salladım ve titreyen ellerimle sertçe gözlerimdeki yaşları sildim, "Bu bir yalan!" diye bağırdım inkar edercesine. "Yalan söylüyorsun! Canımı acıtmak için yapıyorsun!" Yumruk şeklindeki ellerim birden açıldı, parmaklarımı göğsüne yerleştirip, ağlayarak baktım ona, "Fabio, sevgilim, lütfen.. Lütfen, yalan söylüyorum, de!"
Birkaç adımda yanına yaklaşıp, sert gövdesine birkaç yumruk patlattım fakat darbelerimden hiç etkilenmeden, sarsılmaz bir duruşla karşımda durmaya devam ediyordu. Sanki karşısında bağırıp çağıran, onu yumruklayan birisi yokmuş gibi ifadesizce baktı bana, sonsuz bir zamanın ardından dudaklarını ağırca araladı, "Bugüne kadar sana yalan söyledim, beni bir kere bile yalancılıkla itham etmedin," dedi buram buram alay kokan bir ses tonuyla. "Şimdi sana gerçeği söylüyorum ve bana yalancı mı diyorsun?"
Sözlerinden çok, sesindeki küçümseyicilik beni şok etmişti. Sanki bana vurmuş gibi, şok içinde birkaç adım geriledim. Sert, aksanlı ağır sesi bana karşı hep yumuşacık olurdu. İçi şefkat dolu olurdu; tıpkı sıcacık koyu yeşil gözleri gibi. Fakat şimdi gözleri buz gibi, sesi ise sanki bir çalışanıyla konuşurmuş gibiydi.
"Beni hiç sevmedin mi?" dedim titreyen sesimle.
İçimi buz gibi yapan, sığ bir kahkaha patlattı. Elini cebinden rahat bir tavırla çıkarıp bana yaklaştı ve elini, hep yaptığı gibi yanağıma yerleştirip okşadı. Sözlerine rağmen dokunuşunun etkisi üzerimde hala öylesine büyüktü ki, neredeyse başımı eline yaslayacaktım. Onun karşısında o kadar acizdim ki.. Bunca zaman bir şeytanın gözlerine aşkla baktığımı nasıl fark edememiştim?
"Mio angelo innocente," dedi Fabio, yumuşak bir sesle. "İşimi o kadar kolaylaştırdın ki.. Hiç sorgulamadın. Senden her şeyini aldım, sen ise sana verdiğim yalancı şefkate tüm gücünle sarıldın." Gözleri acımasızlıkla doldu, beni bakışlarıyla öldürebilir miydi? Sanırım çoktan ölmüştüm. "Mia ragazza pura," Başını iki yana salladı. "Del Pieroların en küçük kızı. En kolay yıkılan kalesi." dedi, küçümsemeyle.
Başım uğulduyordu. Tüm bu duyduklarımın kötü bir kabus olması için dua ediyordum.
Ama değildi. Gerçekti.
Geri çekilip, yorgun gözlerle karşımdaki adamı süzdüm. Aşık olduğum ilk adam. Seviştiğim ilk adam. Bakarken huzur bulduğum gözlerde ilk defa gerçekte olduğu o şeytanın yansımasını gördüm.
"Şimdi ne olacak?" diye sordum fısıldayarak.
Fabio acımasızca güldü, "Herkes hatalarının bedelini ödemek zorunda," dedi ağırca. "Sen de ödeyeceksin, mia bella." Gülümsemesi silindi, suratıma sertçe tısladı,
"Benimle evleneceksin."
mio angelo innocente: masum meleğim
mia ragazza pura: benim saf kızım
flora'mız, masum kelebeğimiz, güzel kızımızla tanışalım.. yani italyan serisinin bir diğer kurbanıyla... ahhfdufhs
bu da fabio'muz... italyan serisinin sıradaki italyan ayısı. hahahsdj ona çok sinirleneceksiniz, çok küfür edeceksiniz ama ŞU YAKIŞIKLILIĞA BAKAR MISINIZ... luke evans, kalbimdesin beeeebeeeğim
evvettt hikayenin başlamasına daha çoook var ama dayanamadım, attım giriş kısmını. aslında tommy-merve'de bitecekti hikaye, ama dedim ki neden diğer tatliş karakterlerime de güzel bir hikaye yazmayayım? bu seriyi siz de, ben de çok benimsedik. üçüncü kitapta da çok eğleneceğimizi düşünüyorum. ilk ikisinden farklı olarak, bir Türk karakterimiz yok ama hiç merak etmeyin şekerparelerim, iki kitaptaki karakterlerimizi de bol bol göreceğiz.. bolca Antonio göreceğiz. şeyy, birazcık öfkeli bir Antonio.
Canavarın Kalbi bittikten sonra başlayacak ve kitabın bitmesine daha çok var ama ben yine de araya buraya küçük kesitler bırakacağım, karakterlerimizi tanımanız açısından. Sizi seviyorum. umarım beğenirsiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)
Romance22 yaşındaki Flora, Del Piero ailesinin en küçük kardeşi olarak el bebek gül bebek yetiştirilmiştir. Artık bu korumalı hayattan sıkılan genç kız, yalnızca bir geceliğine diğer herkes gibi çılgın ve genç olabilmek ister.. Bu masum eğlencenin bir şeyt...