Dizlerimi kendime çekmiş, kafamı dizlerime yaslamış oturduğum yerden buğulu gözlerimle önümde akıp giden denizi seyrediyordum.
Ben, düğünün ardından eve gideceğimizi ve benim için cehennem gibi geçen günlere başlayacağımızı düşünürken, Fabio daha da acı çekmemi istermiş gibi herkesin karşısında bir süreliğine balayında olacağımızı açıklamıştı. Ben daha şoktan çıkamadan beni bu lanet yatın içine hapsetmişti. Cehennemin lüks bir yata benzemeyeceğinin farkındaydım ama şu anda benim dünyadaki cehennemim burasıydı.
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Kafam öylesine karışık, kalbim o kadar acıyla doluydu ki bazen tek istediğim saatlerce, hiçbir şey yapmadan ağlamak oluyordu. Ama bunu yapmamak için direniyordum; kendime bir söz vermiştim. Onun gözü önünde asla ama asla kendimi ezik bir pozisyona düşürmeyecek, ona yenildiğimi göstermeyecektim. Sevdiğim adamın, kocamın hayattaki en büyük düşmanım olması çok acıydı.
Gözlerimi kapatıp, suratıma çarpan ve saçlarımı uçuşturan rüzgara kendimi bırakmışken, yanımda bir hareketlilik hissettim. Elbette, bu koca yatta yalnızca iki kişi olduğumuz için yanıma kimin oturduğunu biliyordum, bir süre gözlerimi açmamak, onu görmezden gelmek için dirensem de başarılı olamamıştım. Ona bakmama bile gerek yoktu, tüm varlığını yanımda hissedebiliyordum. Rüzgar sanki bilerek yaparmış gibi tüm erkeksi kokusunu bana taşıyor, onu tamamen hissetmeme sebep oluyordu. Dayanamayarak gözlerimi araladım ve başımı çevirip Fabio'ya baktım.
Bana değil, tam karşımızda uzanan denize bakıyordu. Üzerinde, gözlerinin renginde yeşil, polo bir tişört vardı. O da benim gibi dizlerini kendisine çekmiş, kollarını da dizlerinin etrafına dolamıştı. Gözlerimi, güçlü kollarında gezdirdim ve bundan yalnızca birkaç hafta öncesinde olsak, o güçlü kollar bana bu kadar yakın olup da dokunmadan duramazdı, diye düşündüm. Böyle düşünmek beni daha da öfkelendiriyordu.. Bana arzuyla dokunduğu, tutkuyla sarıldığı tüm o günler sahte miydi?
"Babam denize açılmaya bayılırdı," diye konuşmaya başladı ağırca. Gözleri hala denizdeydi ama anlatırken, güzel anıları hatırlamış gibi dudaklarında minik bir tebessüm belirdi. "Bazen beni de kendisiyle birlikte götürürdü. Abim denizden nefret ederdi, bu yüzden bizimle gelmezdi. Sadece babam ve ben olurduk. Henüz çok küçük bir çocuktum, bu yüzden hepsini hatırlayamıyorum ama hatırladığım şey... çok huzurlu hissettiğim. Çoğu küçük çocuk denizden korkardı ama ben çok severdim. Bu uçsuz bucaksız maviliğin ne kadar güzel olduğunu düşünürdüm.." Bana ufak bir bakış attı, "Daha önce hiç babam dışında birisiyle denize çıkmamıştım."
Çenemi sıktım, alayla burkulan sesimle, "Evet, Fabio, hadi durumumuz çok normalmiş gibi eski, güzel anılarımızdan bahsedelim.. Hey, baksana, belki babanın ölümünü de araştırmalısın. Belki babana zarar verip onu öldüren benim ailemden birisidir, sen de intikamını benden almak istersin?" Başımı çevirip hırsla kısılan gözlerimle süzdüm onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)
Romance22 yaşındaki Flora, Del Piero ailesinin en küçük kardeşi olarak el bebek gül bebek yetiştirilmiştir. Artık bu korumalı hayattan sıkılan genç kız, yalnızca bir geceliğine diğer herkes gibi çılgın ve genç olabilmek ister.. Bu masum eğlencenin bir şeyt...