BÖLÜM ON DÖRT

32K 2.2K 349
                                    

"Hazır mısın?"

Kafamı çevirip yanımda konuşan adama bakmadım. Buğulu bakışlarım camdan dışarıda, birkaç metre ötemde görünen evimdeydi. Ağlamamı kesemiyordum. Az sonra olacak şeyler beni o kadar korkutuyordu ki, kaçmak istiyordum. Küçük bir kız çocuğu gibi abimin kolları arasına girip beni kurtarması için ona yalvarmak, kolları arasına sığınıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum ama yapamazdım. Artık küçük bir kız çocuğu değildim. Bugünden sonra değil.

Bu defa ailesini koruyan kişi ben olmalıydım.

"Abim buna kolay kolay inanmayacak," dedim, sesim ağlamaktan bir zavallı gibi kısık ve buruk çıkmıştı. Bu beni daha da öfkelendirdi ve en nihayetinde, biraz daha ağlamama sebep oldu.

"Neye inanmayacak?" dedi Fabio düz bir sesle, "Bana aşık olduğuna mı?" Gözlerimi kapattım. Ses tonu düzdü, ama içindeki imayı anlamayacak kadar aptal değildim. Her şey bu adam yüzünden olmuştu. Bu adam, onun intikam arzusu ve onun beni sevmeyen, beni kandıran yüreği. Elim bir anda sıkışan kalbime giderken, gözlerimi sımsıkı yumup daha çok ağladım. Bedenim hıçkırıklarla sarsılıyordu, sanki az sonra patlayarak yok olacak gibiydim. Ağlamalarım arasında, "Bunu neden yapıyorsun?" diye sızlanarak sorabildim. "Ben sana ne yaptım?"

Çenemi tutan elini hissettim, anında gözlerimi aralayıp arabanın koltuğunda gidebildiğim kadar geri gittim. Dokunuşu beni ilk defa korkutmuştu, çünkü artık beni tutmaya çalışan bu ellerin bir aşığın tatlı dokunuşları olmadığını biliyordum. Bir şeytanın pençeleriydi bunlar.

Fabio eli havada, bakışları eline takılı kalakaldı. Ağırca yutkundu, gözlerinden anlamadığım bakışlar gelip geçerken derin bir nefes aldı ve bana baktı, benim aksime yeşilleri sakindi. "Flora.." Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi duraksadı, "Sana asla zarar vermem. Bunu biliyorsun değil mi?"

Ona şaşkınlık ve şok içinde bakakaldım, biliyor muydum? Bana zarar vermez miydi? Bana şu an zarar veriyordu zaten. Bunu görmeyecek kadar aptal mıydı, yoksa sadece benim aptallığımla dalga geçmeye devam mı ediyordu?

"Bilmiyorum," dedim hırsla. "Artık senin kim olduğunu bile bilmiyorum." Gözyaşlarımı temizleyip, bir süre sakinleşmeye çalıştım ve elimi kapının koluna attım, "Bir an önce halledelim şu lanet tiyatroyu." Fabio da benimle birlikte arabadan indi, çiftliğe yaklaşırken kapının önünde volta atan, adamlara emirler yağdıran Alfredo'yu gördüm. Tam başını kaldırmışken, göz göze geldik. İlk önce rahatlamış gözüktü, ardından yanımdaki adamı gördüğünde tüm suratı sertleşti. Bize doğru iki büyük adım atıp, Fabio'yu yakasından tuttu ve korkutucu sesiyle, "Flora, içeri geç." dedi.

Fabio dişlerini sıkıp, "Bırak yakamı." diye tısladı.

"Alfredo, bırak onu!" diye bağırdım, ama iki adamın da dikkatini çekmeyi başaramamıştım. Birbirlerine öfkeyle kilitlenmiş duruyorlardı, lanet olsun, abimin karşısına çıkamadan Alfredo'nun ellerinde ölecekti. Kolundan tutup çekmeye çalıştım ama bu dağ gibi adamı o istemediği sürece kıpırdatmak imkansızdı. "Alfredo, bırak onu dedim! Abimi görmemiz lazım!"

"Bu herifin bu evden içeri girmesine izin verir miyim sence?" diye gürledi Alfredo, sanırım onu ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. "Onun kim olduğu hakkında hiçbir fikrin.."

"Var!" diye bağırdım. Alfredo da hiçbir şeyden haberi olmayan bir aptal olduğumu düşünüyordu.. gerçi, düşününce, yalnızca iki saat önceye kadar öyle değil miydim? "Onun kim olduğunu gayet iyi biliyorum! Bu yüzden bırak da içeri girelim." Sözlerim Alfredo'nun dikkatini çekmeyi başarmıştı, gözleri şaşkınlıkla bana değerken Fabio'nun yakasındaki ellerini düşürdü. Bana bakışlarındaki şaşkınlık ve hayal kırıklığı büyürken, ona bakmaya daha fazla dayanamayıp kafamı çevirdim ve Fabio ile birlikte eve doğru ilerledik.

ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin