BÖLÜM ON SEKİZ

31.6K 2.1K 280
                                    

Fabio, evden fırtına gibi çıkıp arabasına binip kapıyı çarptı ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı.

Bu aptal nefesler sakinleşmesine yaramadığında, yumruklarını sıkıp öfkeyle birkaç kez direksiyona vurdu, sıkmakta olduğu dişleri arasından kendisine küfürler yağdırıyordu.. Haftalarca kendini tuttuktan sonra, Flora sarhoşken ve adamın yapacağı her harekete hazırken bile kendini kaybetmemişken şimdi ne diye kızın dudaklarına yapışmıştı? Ne düşündüğünü bilmiyordu. O an bir şey düşünüyor muydu, onu bile bilmiyordu. Tek görebildiği Flora'nın öfkeyle hareket eden güzel dudaklarıydı..

Öfkeliydi. Kızın söylediği laflara, onu yok saymasına, sakinliğini yitirmesine ve büyük ihtimalle Flora'nın kendisinden daha da nefret etmesine öfkeliydi. Ama her şeyin ötesinde, o öpücüğün devamı gelmediği, karısını kollarından tutup birkaç metre ötelerinde duran yatağa götüremediği için öfkeliydi. Arzusunun kanıtı bacaklarının arasında dikleşmiş bir halde duruyordu, öpüşmeleri daha ileri gitmediği için hayal kırıklığına uğramıştı. Flora başını arkaya yaslayıp gözlerini yumdu ve derin derin nefesler aldı.

Birkaç dakika sonra söylenerek arabayı çalıştırdı. Daha bu öğlen Brando'nun sevimsiz suratını görmek zorunda kaldığı yetmezmiş gibi, adam onu arayıp acilen kulübe gelmesi gerektiğini söylemiş ve başka bir açıklama yapmadan telefonu kapatmıştı. Fabio giderek içinde bulunduğu bu oyundan daha da nefret ediyordu ama Brando'nun ona güvenmesi için adama ayak uydurmak, daha da kötüsü gerçekten onun emri altındaymış gibi gözükmesi gerekiyordu. Masadaki heriflerin Del Piero'dan ne kadar nefretle bahsettiklerini görmüştü, Antonio gerçekten bir çoğunun kuyruğuna basmış, canlarını acıtmıştı. Bu adamlar için tek bir motivasyon kaynağı vardı; intikam. Hepsinin Antonio'dan intikam almak istediklerine emindi ve masanın kurallarına göre, birinin ayağını kaydırmak istiyorlarsa bunu oylamaları ve oy çoğunluğuyla kazanmaları lazımdı. Fabio'ya göre saçma kurallardı ama burası İtalya'ydı, burada bu adamların kuralları geçerliydi. Ve anladığına göre, masada en çok söz sahibi olan kişi Brando'ydu.

Kulübün önünde arabasını durdurup, anahtarlarını valeye uzattı ve bu defa kimsenin durdurmasına kalmadan kararlı adımlarla içeri girdi. Kulüp, öğlenden daha doluydu. Direklerin üzerinde dans eden kızlar ve kucağındaki eskortlarla işi herkesin içinde ileri seviyeye götürmeye hazır bir avuç orta yaşlı, zengin adamla doluydu. Fabio onlara hiç bakmadan kapalı kapılara uzanıp araladı ve tüm gürültüyü arkasında bırakıp, karanlığa doğru ilerledi..

Brando, başında dikilen iki korumasıyla birlikte oturduğu koltukta bacak bacak üzerine atmış, rahatça purosunu içiyordu. Görünürde adamın keyfi yerindeydi ve acil durumluk bir şey yoktu.. Derken Fabio gelen inleme sesleriyle başını çevirdi ve ağzına bir bez bağlanmış, oturtulduğu sandalyede elleri ve ayakları bağlı duran adamı gördü. Kararlı adımları duraksadı, şok içinde adama bakmaya devam etti.. Gözlerini kıstı, adamın ona ne kadar tanıdık geldiğini fark etti..

Şaşkınlıkla, "Matteo?" diye mırıldandı.

Kendi şirketinin muhasebecisinin burada ne işi vardı? Bağlanmış bir halde?!

Öfkeyle soluyup Brando'ya döndü, "Ne boklar dönüyor Brando?" dedi sinirle, "Bu adamın burada ne işi var?"

"Ciao, Fabio!" dedi Brando keyfini bozmadan, sonra aklına yeni gelmiş gibi ayağa kalktı ve suratındaki o büyük sırıtışla Fabio'nun yanına yaklaştı. Adamın omzuna dostça vurup, onu ilerletti ve tam Matteo'nun önünde durdular. Zavallı adam, yaş dolu gözleriyle çaresizce Fabio'ya bakıyor, yalvarır gibi inleyip duruyordu. "Sürprizimi beğendin mi?"

ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin