"Yasemin, lütfen!"
Ellerimi birleştirmiş, gözlerimi yavru köpek gibi sonuna kadar açmış, hızlı hızlı kırpıştırırken karşısında diz çökmüş olduğum Yasemin'e yalvarıyordum.
Abimin onu eve getirmesinden itibaren, bu güzeller güzeli kızıl benim hem ablam, hem de en yakın arkadaşım olmuştu. Bu Türk kadını sadece abim Antonio'nun değil, hepimizin hayatını değiştirmiş ve şenlendirmişti. Altın bir kafeste, abilerimin korumasıyla sürdürdüğüm hayatım Yasemin'in gelmesiyle daha yaşanır bir hale gelmişti.
Yasemin yeşil gözlerini kısıp bana bakarken, derin birkaç nefes alıp verdi. En sonunda devirdiği gözleri ve bıkkınca ağzını aralamasıyla, bu raundun kazanan kişisinin ben olduğumu biliyordum. "Tamam! Sen kazandın!" diye isteksizce mırıldanarak, bunu bir kez daha belli etti Yasemin. Bir çığlık patlatıp, ellerimi çırptım ve hızlıca ayağa kalkıp ona sarıldım. "Çok çok teşekkür ederim! Seni çok seviyorum!"
"Şş, bağırma!" diye kızdı Yasemin. "Bak, şimdi birisi gelecek, ne oldu diye soracak. Başımızı derde sokma durduk yere!"
Sessizliğimi korudum, ama sırıtmamı engelleyemiyordum. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım, benim bu sevinçli hallerim Yasemin'in de alttan alttan gülmesini sağlamıştı. "Sen harikasın!" diyerek son bir kez ona olan minnettarlığımı vurguladım. Kızıl saçlarını havalı bir tavırla geriye itti, "Eh, öyleyimdir," dedi ukala bir ses tonuyla. Kıkırdadım.
Tam odadan çıkacakken, Yasemin kolumdan tuttu, "Akşam yemeğinden sonra gideceksin. Ben abini bir şekilde oyalarım, sen Alfredo'ya gözükmeden kaçmaya bak! Ciddiyim, Flora, eğer o deve yakalanırsan istediğin kadar ağla, yalvar; seni asla salmaz. Ayrıca telefonun hep açık olacak, seni aradığımda ulaşabileceğim. Uyuşturucu asla! İçki içmek de yok! Ve lütfen, tek gecelik bir ilişki de..-"
Kızaran yanaklarımla, "Yasemin!" diye onu susturdum. Yirmi yaşında olmama rağmen, bu konularda yaşıtlarıma göre deneyimsiz ve bilgisizdim, artık bir şeyler yaşamamın vakti geldiğini düşünüyordum ama ilkimi barda tanıştığım ilk çocuğa verecek halim yoktu. "Mio Dio! Sakin ol! Söz veriyorum, hiçbir şey olmayacak. Sadece üniversiteden birkaç arkadaşla eğleneceğiz. Sence de bunu hak etmedim mi?" Kırgın bir tavırla söylediğim son kelimelerim, Yasemin'in bana şefkatle bakmasına sebep olmuştu.
Saçlarımı okşadı, "Elbette hak ettin.. Ben sadece senin için endişeleniyorum," Oflayıp elini salladı, "Aman! Sen benim bu anaç tavırlarıma bakma, çocuk sahibi olmak beni değiştirdi. Git de eğlen, benim tatlı İtalyanım!" diyerek kıkırdadı. Yasemin, beni son kez öpüp odamdan çıkarken ben kapanan kapının ardında kalmıştım.
Dönüp odama baktım ve içimi çektim. Abilerimin neden hala beni bir çocuk olarak gördükleri çok belliydi.
Pembe-beyaz ağırlıklı odam, yirmi yaşındaki bir genç kızın odasından çok, on beşindeki bir ergenin odasına benziyordu. Ortada duran iki kişilik büyük yatağımın tavanından sarkan tüller, eskiden beni bir prenses gibi hissettirir, mutlu olmamı sağlardı ama şimdi baktığımda yalnızca... altından bir kafes görüyordum. Üstelik bu kafesin içine artık sığmıyordum bile.
Ailem benim büyüdüğümü bir türlü görmek istemiyordu. Bu konuda, özellikle Antonio abim ile, sonunda hep benim kaybettiğim bir sürü tartışma yaşamıştım. Lafta, özgür bir genç kadındım ama iş icraata gelince, hala peşimde korumalar olmadan arkadaşlarımla çıkıp bir kahve bile içemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)
Romance22 yaşındaki Flora, Del Piero ailesinin en küçük kardeşi olarak el bebek gül bebek yetiştirilmiştir. Artık bu korumalı hayattan sıkılan genç kız, yalnızca bir geceliğine diğer herkes gibi çılgın ve genç olabilmek ister.. Bu masum eğlencenin bir şeyt...