İyi okumalar...
Revire girdiğimde Can'ın uyandığını gördüm.
"Geçmiş olsun Can." deyip masaya geçtim.
"Sağol Amara, çıkabilir miyim?"
"Maalesef iki-üç gün dinlenmen lazım. Antrenman yapamazsın."
"O-operasyona gidebilirim ama değil mi?"
Sesindeki endişeyi duyunca operasyona gitmeyi ne kadar çok istediğini anladım. Gidebilirdi aslında ama Esed'e de sormak lazımdı.
"Bilmiyorum zamanla bakacağız."
"Amara antrenmanlara başlayalım mı?" diyen Funda'ya sevinçle baktım.
"Olur fakat kıyaf-
"Benim dolabımda var. Üstleri tam uyar fakat altı uzun gelebilir onda da paçalarını kıvırırız."
"Peki." dediğimde revirden çıkmak için ayaklandık.
Odasına gidip antrenmana uygun kıyafetleri giydim. O da hazırlandığında atış alanına gitmeye koyulduk.
"Amara neden moralin bozuk? Birşey mi oldu?"
"Hayır birşey olmadı aslında. Kendi gözümde büyütüyorum." dedim koridordan ilerlerken.
Gerçekten olan birşey yoktu. Sadece umursamamayı öğrenecektim.
"Peki anlatmak istersen buradayım. Kimseye söyleyecek halim yok."
Gülümserken Albayın odasının önünden geçiyorduk. Kapı açıldığında Esed ve Albay'ı gördüm. Funda durduğunda bende durmak zorunda kaldım. Onun yüzünü bir saniye bile görmek istemiyordum.
"Merhaba albayım." dedi Funda.
Gözlerimi Albaya kilitlemişken onun gözlerini üzerimde hissediyordum. Üzülüp üzülmediğime ya da onu affedip affetmediğime bakıyordu büyük ihtimal.
"Merhaba kızım. Antrenmana mı gidiyorsunuz?"
"Evet albayım. Başlayayım artık, geçti zaten karnım."
"Erken değil mi? Daha bir hafta oldu." diyen Esed'in sesini duyduğumda yine kalbim hızlandı.
Neden böyle oluyordu? Kalbimi paramparça etmesine rağmen onu gördüğümde bütün parçalar birleşiyor, onun için atıyordu.
"Kız hemşire oğlum. Ona bırakmak lazım. İyi çalışmalar kızım."
"Sağolun albayım." dedikten sonra bizim geldiğimiz yöne doğru gittiler.
"Aranız kötü değil mi?" diyen Funda'ya bakmadan başımı salladım.
"Operasyona gidecek Amara, barışın bir an önce." dedi koridorda ilerlerken.
Operasyona gidecek... Ya gelemezse? Tövbe tövbe. Nasıl affedebilirim ki o sözleri söyledikten sonra? Beni hep birşeyler ile suçluyordu...
"Barışamam. Ağır sözler söyledi."
"Anlatır mısın?" dediğinde atış yerine gelmiştik bile.
"Sonra anlatırım." deyip silahlardan birini elime aldım.
Maketlerin karşısına geçip nişan aldım. Tek tek hepsini göğsünden veya başından vurdum. Son maket de bittiğinde gülümseyerek silahın ucunu üfledim.
Bakış açıma o ve timi girdiğinde gözüm onlara kaydı. Bana tebessümle bakıyorken göz göze gelmemizle yüzü soldu ve timine döndü.
Benim de yüzüm asılacakken kendimi toparladım. Üzülmeyecektim, üzülmeyecektim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
ChickLitElindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerine koydu. Yüzüm de eline çarptı. Başımın üzerine dudaklarını bastırdı... G-gerçek miydi bu? İkinci ke...