İyi okumalar...
Sabah kalktığımda dün geceki olaylar bir bir aklıma düştü. Ne çabuk affetmiştim ya. Neden hemen affetmiştim ki? Biraz acı çekm- . Birden aklıma sahilde ağladığı geldi ve içim burkuldu. Gözyaşı yanağıma düşmüştü... Bence de affetmeliydim...
Askeriyeye vardığımda bahçeye arabayı park edip çantamı aldım ve indim. Saat yedi buçuktu ve Esed şuan askerlere antrenman yaptırıyordu. Kendisi ayılmış ve dinç görünse de askerler bitikti. Eğitimde merhamet vatana ihanet diye bir söz vardı. Doğruydu doğru olmasına ama... Gerçi komando olmak için bu eğitimlerden geçmeleri gerek. İşlerine karışmamalıyım diyerek askeriyeye yürüdüm.
Revire girdiğimde Gökhan'ı bir sedyede uyumuş halde buldum. Gülüp çantamı ve ceketimi askılığa asıp masama oturdum.
"Gökhan." dedim a'yı uzatarak. Uyanmadığını görünce daha yüksek sesle bağırdım.
"Gökhan!"
İrkilerek gözlerini açtı. Bir iki saniye sonra kafası yerine geldiğinde sedyeden doğrulup saçlarını karıştırdı.
"Günaydın Gökhan."
"Günaydın Amara, hoşgeldin. Nasılsın?" dedi şişmiş gözlerini açmaya çalışarak.
"Ben iyiyim de sen değil gibisin?"
"Yok ya iyiyim biraz kestireyim dedim de."
"Hmm anladım. Ben geldim sen gidebilirsin istersen." dediğimde başını sallayıp ayağa kalktı.
Adım sesleriyle kafamı kapıya çevirdim. Esed'in öğrencilerinden bir kız, adı Esra idi sanırım, gelip sedyeye oturdu. Başıyla selam vermeyi unutmadı tabii. Yerimden kalkıp yanına gidecekken Gökhan müdahale etti.
"Neyin var?" dedi kızın önüne geçip.
Esra başını kaldırmadan gözlerini etrafta gezdirdi. Yanakları al al olduğuna bunların arasında birşey olduğunu anladım.
"Ş-şınav çekerken bileğim incindi sanırım." dedi Gökhan'ın yüzüne bakamadan.
Gökhan başını sallayıp bana döndü. Gülerek arkamdaki dolaptan krem ve sargı bezi aldı. Hoşuna gitmişti sanırım kızın bu halleri.
Şimdi ben bunları yalnız bırakırsam şeytan gelirdi. Bir erkek ve kız yalnız ortamda bulunursa üçüncü kişi olarak şeytan gelirmiş. Şimdi farkettim de Esed ile ne kadar da çok şeytanı ağırlamıştık... Adamı öpmüştüm bir de ben... Yaptıklarımızdan dolayı içimdeki pişmanlıkla tövbe ettim. Allah affederdi elbet. Esed'in yanındayken herşeyi unutuyor sadece zamanın keyfini çıkarıyordum. Allah öbür dünyada da benim keyfimi çıkaracaktı... Neyse ki Esed de benim gibi bazı şeylere dikkat ediyordu. Allah'a önüme onun gibi birini çıkardığı için şükür ettim. Her ne kadar yargılayıcı biri olsa da...
Ben bunları düşünürken Gökhan Esra'nın eline krem sürüyordu. Ne romantik değil mi? İç sesime gözlerimi devirip Esra'nın tepkilerini incelemeye başladım.
Eli titriyor, nefesini tutuyor gibiydi. Gökhan'a baktığımda gülmemek için kendini zor tutuyordu. Onun halini görünce ben de sessizce güldüm. Eğer gülüşümü Esma duyarsa utanabilirdi.
"Esra nefes alır mısın? Kalp krizi geçireceksin şimdi."
"Alıyorum ben nefes."
"Kesin."
Atışmalarını gülümseyerek izliyordum. Kamuflajlı bir asker sıradan bir erkeğin önünde eriyordu neredeyse. Biraz tuhaftı ama yapacak birşey yoktu. Gökhan kremin kapağını kapatıp sargı bezini eline aldı. Yavaş ve yumuşak hareketlerle eline sardıktan sonra kesti. Sargının üzerini öpüp kızın yüzüne bakmadan malzemeleri aldı. Gökhan Beyciğimiz de utanıyormuş demek. Malzemeleri arkamdaki dolaba yerleştirirken Esra'ya baktım. Gözlerini yere dikmiş, şaşırmış görünüyordu. Allah yollarını açık etsin ne diyeyim. Birbirlerini saf bir duyguyla seviyorlarsa Allah elbet bir araya getirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
ChickLitElindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerine koydu. Yüzüm de eline çarptı. Başımın üzerine dudaklarını bastırdı... G-gerçek miydi bu? İkinci ke...