İyi okumalar...
"Çok özlüyorum seni." dedi bir eli saçlarımı bir eli belimi okşarken. Göğsüne daha da yerleştim. Yine üstünde birşey yoktu. On altı sene geçmişti böyle. Halimden çok memnundum...
Yemekten sonra ailecek yatsıyı kılıp odalarımıza çekilmiştik.
"İki tane cevher verdin bana. Minnettarım. Ama bir türlü o gül yüzüne doyamıyorum." deyip dudaklarını saçlarıma bastırdı.
"Tam olarak ne istiyorsun sen şimdi? Çocuklardan falan bahsediyorsun. Yüzümü mü yoksa başka şeyi mi özledin?"
"Anlamamışsın beni hatun." dedi sakin sesiyle.
"Kırk ikime gelmişim diyorum. Yaşlandığımı hissediyorum diyorum. Gül yüzünü görmek istiyorum diyorum. İşe gidiyorum, sabah görüyorum yüzünü. Geliyorum akşam yemeğinde belki. Uyuyoruz, günde toplam yarım saat bile seninle vakit geçirmemiş oluyorum. Özledim." dedi yatakta biraz aşağı kayıp yüz hizzamızı eşitlerken.
Hayran kaldığım zümrüt gözleri gözlerimdeydi işte...
"İşin çok sık olmadığı zamanlar bir tatil ayarlayalım istersen bir hafta ya da hafta sonu. Beraber ailecek vakit geçirelim, evde dursak da olur. Yeter ki beraber olalım. Ne dersin?" dedim çözüm yolu sunarak.
"Evlendiğimizden beri böylesin. Hep sorunlarıma çözüm buluyorsun. Seni çok seviyorum." dedi burnunu burnuma sürterek. Nefeslerimiz birbirine karışırken gülümsedim.
"Ee, ne diyorsun?"
"Boş olduğum an eve gelip hepinizi koltuklara oturtacağım. Odanın kapısını kilitleyeceğim." dedi kısık sesiyle. Gözlerimiz kapalı, nefeslerimiz birbirine karışık konuşuyorduk. Yeni evlendiğimiz zamanlarda böyle birşey olması imkansızdı tabii. Ben kalbimin sesinden sesimi çıkaramazdım. Ama artık alışmıştım. Herşeyine...
Burunlarımızı ayırıp boynuna yöneldim. Öptükten sonra başımı oraya saklayarak kokusuyla uykuya daldım.
...
"Aylin, tabakları götürdün mü?"diye bağırdım yatak odasından.
"Yeng- Melek Abla götürmüş anne."
Üzerime uzun lacivert bir elbise giydikten sonra saçlarımı düzelttim. Bazı beyazları boşvererek aynı heyecanla Esed'in doğum günü hazırlığı için odadan çıktım.
Selen, Kübra ve Hatice buradaydı. Can, Serdar ve Kemal ise Esed ile geleceklerdi. Esed büyük ihtimal tahmin etmişti doğum gününü kutlayacağımızı.
Selen ve Can'ın oğlu Burak on iki yaşındaydı. Aylin'den bir yaş büyüktü. Kübra ve Serdar'ın kızı Gülşah ise on yaşındaydı. Onların aralarında Melek ile Eren gibi birşey yoktu. Aylin, Burak, Gülşah ikilisi daha çok oyun oynar, birbirleriyle şakalaşırdı.
Salona gelip masadaki herşeyi kontrol ettim.
"Amara Teyze, elimden geldiğince eksik bırakmamaya çalıştım. Kontrol et sen de, eksik varsa getireyim." diyen Melek ile gülümsedim. Benden uzun kumral saçları, beyaz teniyle çok güzel bir kızdı. Nur yüzlüydü sanki. Eren'den beş ay büyük olmasına rağmen Eren'in yanında iki yaş küçük gibi kalıyordu.
"İçecekler yok ama ben get-
"Ben getirdim hanımlar." diyen Eren ile gülümsedim. Melek'in arkasından pek de temas etmeyerek masaya koydu şişeleri.
Tepkisini görmek için direkt Melek'e bakmıştım. Yine yanakları al al olmuştu. Beyaz tenli olduğu için direkt görünüyordu. Tebessümle başı eğikti. Nefesini tuttuğunu hissediyordum. Bu kadar etkileniyordu demek oğlumdan. Gerçi ben de Esed'i görünce öyle oluyordum. Esed ve Eren'in aynı olduğunu düşünürsek kız haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
ChickLitElindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerine koydu. Yüzüm de eline çarptı. Başımın üzerine dudaklarını bastırdı... G-gerçek miydi bu? İkinci ke...