Selen'den.
Esed ve Amara'yı revirde bırakıp Can'ın beni yönlendirmesiyle odasına gittik.
Beni içeri alıp kapıyı kapattı. Eliyle yatağı gösterip oturmamı istedi. Kendi de sandalyeyi önüme ters koyup oturdu. Kollarını sırt konulan yerin üzerine koyup kolunun üstüne de başını koydu.
Bir süre gözlerimizin içlerine baktık. Ne konuşabilirdik ki? Konuşacak birşey de gelmiyordu aklıma.
"Nasılsın?" dedim sonunda.
"İyiyim sen?" dedi gülerek. Çok güzel gülüyordu ama.
"İyiyim."
Sandalyeden kalkıp yanıma oturdu ve yine belime kollarını sardı. Bende boynuna sarıldığımda bir haftanın acısını çıkardık.
"En son, birşey demiştim hatırlıyor musun?" dedi hala sarılmış bir biçimde. Şakağımı öpüp yine başını omzuma koydu.
"Evet. Ben de demiştim." dedim gülüp.
"O zaman, benimle çıkar mısınız Selen Hanım." deyip güldü ve ayrıldı. Karşı karşıyaydık, yüzü ciddileşmişti. Ellerimi ellerine hapsedip dizlerine koydu.
"Belki çok erken ama... Ben askerim Selen. Benim mesleğim bu. Geçenki gibi operasyonlara gideceğim, belki öleceğim. Dayanabilecek misin ki buna? Yanlış anlama. Dayan demiyorum. İstiyor musun hala diyorum. Yani başka biriyle daha sakin ve mutlu bir yaşantınız olabilir."
Can'ı ciddi görmeyi sevmiyordum. O hep mutlu olacaktı, gülecekti. Ve ben şimdi onu güldürecektim.
"Hmm. Can kusura bakma ama, ben senin asker olduğunu unutmuşum." deyip yavaş yavaş elimi çekmeye başladım.
"Yani, ben bunu kendime yapamam. Dediğin gibi dayanabilir miyim bilmiyorum."
Can başı eğik gülüyordu. Hayır oyunumu anlamamıştı çünkü üzülerek ve alayla gülüyordu.
"Ya Can çünkü ben kesinlikle sana seni seviyorum derken asla bunları düşünmedim. Ya da seni sevmeye başlarken kesinlikle bunları düşünmedim. Can, sence ben seni askersin diye bırakacak olsam sever miydim?"
Son cümlemden sonra yüzüme baktı. Gözleri biraz dolu, kaşları çatıktı. Ellerimi tekrar ellerinin üzerine koyup dudaklarıma götürdüm.
"Bak, silah tutan ellerin, seviyorum. Seni seviyorum ve bırakmayacağım Can. Vazgeçirmeye çalışma o sözlerinle, yemezler. Benimsin bundan sonra kimselere yar etmem." dedikten sonra güldüm.
Can'ın da çatılan kaşları düzelmiş yorgunca gülümsüyordu.
Elini elimden kurtarıp belime koydu ve kendine çekti. Şuan çok kötü durumdaydık. Yani benim açımdan. Yatakta oturuyorduk da...
Kahverengi gözleri gözlerime değerken alayla gülümsüyordu yine. Eriyordum...
"Sen benle oyun mu oynadın şimdi?"
"Tövbe haşa. Öyle şeyler yapar mıyım ben?"
"Yapmadın mı?"
"Yaptım mı?" derken dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Öylece duruyordu. Kalbimin ritmi hızlanırken ortam çok sessizdi ve duyulacağından korkuyordum.
Telefonum çaldığında irkilerek ayrıldım ve kimin aradığında bakmadan açtım.
"Selen revire gidin. Orda konuşun ne konuşacaksanız.
"T-tamam."
Can'a baktığımda başını eğmiş sırıtıyordu. Pislik diye mırıldandıktan sonra yine sarıldı ve başını omzuma koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
ChickLitElindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerine koydu. Yüzüm de eline çarptı. Başımın üzerine dudaklarını bastırdı... G-gerçek miydi bu? İkinci ke...