İyi okumalar...
"Senin çiftliğin mi vardı? Tavuk var mıydı?" dedi Kerem Dede.
Babam alttan alıp başını salladı. Kerem Dede biraz huysuzdu Esed'in dediği gibi. Her an kızacakmış gibi olduğundan herkes gergindi. Esed'in gözlerini kimden aldığı şimdi belli olmuştu. Simaları da çok benzerdi.
"Tavuk da vardı efendim." dedi babam. Kerem Dede babamdan büyüktü tabii.
Esed'e baktığımda sıkıntılı duruyordu. Zümrüt gözleriyle aynı renkte kravat takmıştı. Ben de o renge yakın yeşil kadife bir elbise giymiştim.
Esed bana baktığında rahatlasın diye gülümseyerek gözlerimi açıp kapadım. Annemin yanındaki koltuğun koluna oturmuştum. Evet isteme günümdü bugün.
Geçen hafta evi temizlemiş, elbiseler almıştık. Söz de isteme ile birlikte olacağı için alyans da almayı unutmamıştık.
Bu bir hafta içerisinde Can'ın ailesi de gelmiş Selen ile tanışmıştı. Selen'i kendi kızları gibi bağırlarına basmışlardı Selen'in anlattığına göre. Tontiş birileriymiş.
Serdar ve Kübrada ise pek hareket yoktu. Serdar'ın ailesi daha Ankara'dan gelmemişlerdi. Kübra'nın ailesinde de farklı bir durum yoktu.
Şimdi Esed'in iki tarafında Can ve Serdar oturmuştu. Benim yanımda da Kübra ve Selen.
"Keçi var mıydı? Kaç taneydi?"
"Otuz taneydi efendim."
"Keçi bakmak çok güzeldir. Benim de on tane var. Anca bakabiliyorum." dediğinde biraz yumuşadığını gördüm. Babam ile ortak geçmişleri vardı sanırım.
"Amara üniversiteye gittikten sonra yalnız kaldım çiftlikte. Hayvanları satıp bir miktar para aldım ve şehre döndüm. Ama çiftliği satmadım, satamadım."
"Ben de ayrılamıyorum yerimden. Toprak gibisi yok."
"Kızım hadi kahveleri yap. Durumumuz nedir?"
Babamdan duyduğum emirle harekete geçtim. Esed'e kaçamak bir bakış atıp kızlarla mutfağa gittim. Gözleri rengindeki gülleri ve paketlenmiş çikolata gözüme erişince gülümsedim.
"Şimdiden söylüyorum tuz atanı vururum." deyip cezveyi elime aldım.
"Kızlar Esed dedi ki 'Şeytan diyor ki çek silahı kızı al git. Ben hayatım boyunca bu kadar gerilmedim.'."
"Öyle birşey yaparsa Kerem Dede de bastonunu çeker."
Kübra'nın söylediği şeyle güldük. Kahve kaynadıktan sonra fincanlara dağıtıp tepsiye dizdim.
Selen ve Kübra tuz atmanın bir fırsatını beklerken ben çoktan salona geçmiştim.
Önce Kerem Dede'ye verdim. Babama ve anneme de tepsiyi uzattıktan sonra arkamı döndüm ve Esed'e adımladım.
Kendi kurdeleli fincanını alırken bileğindeki saat ve el kemikleri dikkatimi çekmişti. Adam'ı incelerken gözlerime resmen büyüteç geliyordu. Gözlerimi kırpıştırıp aklımın dağılmasını istedim.
Göz göze geldiğimizde kalbimin ritmini umursamadan Can ve Serdar'a da kahveleri uzatıp eski yerime geçtim.
"Gelme amacımız belli. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Amara'yı oğlumuz Esed'e istiyoruz." dedi Kerem Dede.
Kalbimin duracağını hissettiğimde Esed'e baktım. Merakla babama bakıyordu. Babama baktığımda Esed'e gülüp Kerem Dede'ye döndüğünü gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
ChickLitElindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerine koydu. Yüzüm de eline çarptı. Başımın üzerine dudaklarını bastırdı... G-gerçek miydi bu? İkinci ke...