2014
"Efeciğim, Batu geldi; seni kapıya çağırıyor ama söyle, dışarı çıkamazsın. Eve davet edebilirsin. Yeni banyo yaptın, biliyorsun." dedi annem ve kapımın önünden çekilip gitti.
Müzik kutum önümde, yatağımın üzerinde yüzüstü yatıyor ve atlıkarıncanın dönüşünü seyrediyordum. Ne de güzel dönüyordu... Müzik de iyicene işlemişti ruhuma. Birkaç gün boyunca aralıksız dinlemiş, aralıksız çevirmiştim anahtarı...
Lakin şimdi müzik kutumu kucaklamış ve koşarak sana geliyordum, bal... Senin, bana geldiğini duyduğum her an heyecanlanır, bir farklı notada çarpardı yüreğim. Göğüs kafesim ağır ağır lakin sert atardı. Tokmak gibi geçirirdi göğüs kafesime bir pençe.
Odamdan çıktığım gibi koşarak koridoru geçtim ve aralıklı kapıyı tamamen açıp, seninle karşılaştım. Karnıma bastırıp kollarımla tuttuğum ve hâlâ çalan müzik kutusuna baktın önce, sonra da yüz hatlarıma. "Aşağı geliyor musun?" diye sordun, gülümseyerek.
"Yeni banyo yaptım," Sol elimle ıslak saçlarıma dokunduğumda, gülümsedin. "Bize gelmek ister misin?"
Omuz silktiğinde, gülümseyerek kapıyı tamamen açtım ve senin, ayağındaki sandaletin cırt cırtlarını çözmeni bekledim. Çözdüğünde yalınayak girdin içeri ve kapıyı kapattığında, koşarak gittik benim odama.
Odaya girdiğimde ilk işim komodinin üzerine bırakmaktı müzik kutumu. Senin ise pencerenin önüne gelmek. Sizin dairenizin penceresi otoparka baktığından pek göremezdin kapının önünden akan trafiği. Tuttun ılık mermeri. Baktın doğruca arabalara. Gözlerinle takip ettin her birini. Bense oturdum yatağıma. Saçlarına vuran öğle güneşi, saçlarını boyuyordu sarıya. Bir fısıltı gibi duyuldu aşağıdaki çocukların sesleri. Oraya döndü kafan. Takip ettin onları irilerinle.
Benimle olmaktan daha çok istiyordun değil mi onlarla top peşinde koşmayı?
Benim yaptığım tek şey, seni sevmekti çünkü; seni sevmek, sana sarılmak, sana duyduğum garip duygulardı.
Benim yapacağım tek şey hep bu olacaktı. Yıldız düşmüş gözlerinden okuyacaktım gerçekleri. Bir manyağa dönecektim belki de. Ayyaş olacaktım büyüyünce. Egzozlu İstanbul'un göğünden düşen yağmurun altında ıslanacak ve küflenecekti kıyafetlerim zamanla. Hep sevecektim işte, tek hatam da buydu ya. Çocukken sevmek nedir bilmez insan. Müzik kutusundan duyulan melodi kadar naiftir kalp aslında. Aslına bakılırsa, sen de öylesin. Ama göremiyorsun kendinde bu potansiyeli.
Saçların uzamış. Boy da atıyorsun sanki şu sıralar. Ellerin nasıl da sıkı tutmuş mermeri. Nasıl da gülümsüyorsun öyle? Kimi gördün aşağıda, Çınar'ı mı, yoksa ağacın üzerinde öylece bekleyen kuşları mı?
Ya da... Pencerenin yansımasından sana bakıp aptal aptal gülümseyen beni mi?
"Gol lan!" diye bağırdığında, gülümsemem soldu.
Sonra sana, "Git," dedim...
Omzunun üzerinden baktın usulca. Gülümsemen solmuştu. "Nasıl?"
"Gidip aşağıdakilerle oyna, git."
"Ne? Anlamadım?"
Ayağa kalktım ve müzik kutusunu durdurmak için yanına gittim fakat benden önce davrandı kutu. Durdu şarkı.
Ve ben de arkamı dönüp baktım öylece suratına.
Neydi bu şimdi? Neden atıyordu çocuk kalbim?
"Neden hep çalıyorsun?" diye döküldü sözcükler dudaklarından.
"Ne?"
"Müzik kutusunu... Neden çalıyorsun sürekli?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ballı süt | bxb.
Teen Fiction"buradayım," iki çocukluk arkadaşı. efe ve batu. aralarına giren şehirler, ülkeler, koca bir gökyüzü ve silik hatıralar... hatıraların her detayını ezbere bilen batu bal, hatıralarını kayıplara karıştırmış efe süt... dev bir vicdan azabını bağrında...