günümüz.
efe'den.
Üç ay... Hayatımın bir köşesinden usulca kesilmiş ve kenara atılmış bir zaman dilimiydi bu, üç ay. Bir çöplüğün en ücra köşesinde dolanıyor üç ayım... Bundan sonra yaşayacağım her şeye hazırlıklıyım. Bir sıra gardımı indirdiğimi söylemiştim ya hani; savunmasızdım, kılıcım ya da kalkanım yoktu benim...
Artık var. Gardım önümde, kılıcım ve kalkanım kollarımı sardılar. Her yanım bir yaratığın sivri pençeleri gibi kokuyor; acımasızlık ve gaddarlık.
Size yazmayalı uzun zaman oluyor okurlarım, çok yorgunum, çok uykusuz düştüm... Göz kapaklarım dayanamıyor artık yaşananlara, ruhum erimeye ve dudaklarım nutuk tutmaya başladı bile. Üç ayım nasıl geçti biliyor musunuz? Sabah oluyordu, sanki her gece ağlıyormuşum gibi kirpiklerim ıslak bir şekilde gözlerimi aralıyor, üniformalarımı sevimsizlikle giyiyor ve babamın beni okula bırakması için bekliyordum; arabaya biniyorduk sonra, büyük bir istekle yanına otururdum eskiden, artık o istek ve heyecan yoktu bende. Üç ay boyunca arka koltuklardan birinde oturdum, kafamı yasladım işte cama ve izledim yolu... Zaten ne bir diyalog ne de bir polemik geçti aramızda. O susardı, ben de yersiz sessizliğe itaat ederdim.
Okula vardığımızda dururdu hiç ses etmeden. Harçlığımı verirdi. Sonra da "Uslu dur, okul çıkışı beni bekle, beklemeden hiçbir yere gitme," diye öğüt verir ve arabadan inmem için kilitleri açardı. İnerdim. Servis tam da o vakit girerdi okul bahçesine. Kapıya girmeden önce, bir kez olsun Kerim'in yüzünü görmek için bekliyordum. Unutmadan söyleyeyim, öbür sayısal şubesine alındım. Bu demek oluyordu ki, artık Kerim'le aynı sınıfta değildik. Kerim'le görüşmem tamamen yasaklanmıştı. Aynı Batu'yla görüşmemin yasaklandığı gibi... Kerim için de bu geçerliydi, onun da ailesi benimle görüşmemi yasakladı. Ama onlar mecbur kaldı, benim ailem yüzünden.
Teneffüs zili çalınca çarçabuk sınıfı terk etmiyordum artık. İçimde heyecandan yana bir dürtü kalmış mıydı, emin değilim... Tüm hayatımdan kaçmak ve tek başıma bir yerlere sığınmak istiyordum sadece. Uzun teneffüste kantine gider ve kendime yiyecek bir şeyler alırdım. Okuldan da birkaç kişi cinsel yönelimimi öğrenmişti, birkaç defa küçük çaplı zorbalıklara uğradım bu yüzden ama hiçbiri Batu'nun yaptıkları kadar acıtmadı canımı.
Sizce fotoğrafı kim dağıtmıştı? Öğrenemedik. Ailem çok umursamadı bu konuyu, tek suçlu ben olduğum içindi muhtemelen... Batu mu yapmıştı? Fakat Batu, tek başına nasıl çekebilirdi ki fotoğraflarımızı? Kerim mi? Belki... Sürekli fotoğraf çekmiyor mu? Neden olmasın... Üç ay tüm bunları düşünmekten delirecek raddeye geldim.
Psikoloğum bile aileme anlatmaya çalıştı bir sorunum olmadığını. Onu da dinlemediler, artık seanslara da gitmiyorum...
Okul hayatım böyle geçiyordu, Kerim'i okul girişlerinde ve çıkışlarında görebiliyordum. Batu'yu üç aydır hiç görmemiştim, o zaten beni hiç umursamadı... Babam okul çıkışlarında beni alıyordu, eve gidiyorduk yine aynı sessiz mahkemenin içerisinde... Akşama kadar odamdan çıkmıyordum. Bazen annem bir şeyler hazırlayıp getiriyordu, çoğu zaman da ben mutfağa sessizce gidip alıyordum. Gözlerine görünmem yasaktı. Benim gibi bir oğulları yoktu ya artık...
Yaz tatili geldi, okul kapandı. Takdirle geçtim yine. Yine bir madalya takıldı boynuma, sonra o madalya ölümcül bir halata dönüştü ve boğdu yavaşça. Coğrafya hocam başta verdiği sözde durdu, bana iki yüz liralık okuma kitabı çeki verdi. Sağ olsun.
Evde gün içinde ablamla beraber yalnız başımızaydık. Ama onu yormamak için hiçbir zaman içimi tam olarak açmadım. Dışarı çıkmam zaten yasaktı. Belki apartman boşluğuna açılan kapımızı usulca aralasam yahut kapının deliğinden göz ucuyla baksam Kerim'i görecektim... Ama gücüm yetmiyordu. Telefonum bendeydi, sim kartım yoktu. Sadece Kerim'in bloğuna bakabiliyordum fakat oraya da uzun zamandır pek bir şey yüklemedi. Sosyal medya mecralarında da hiçbir zaman için pek var olamadım. Tutunamadım o tür platformlara...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ballı süt | bxb.
Ficção Adolescente"buradayım," iki çocukluk arkadaşı. efe ve batu. aralarına giren şehirler, ülkeler, koca bir gökyüzü ve silik hatıralar... hatıraların her detayını ezbere bilen batu bal, hatıralarını kayıplara karıştırmış efe süt... dev bir vicdan azabını bağrında...