otuz beşinci bölüm: dönüşüm.

690 42 120
                                    

medya: low, lullaby.


Final baştan sona değişmiştir. En baştan okumanız rica olunur. Ve önceki bölümün de son birkaç paragrafına göz atarsanız sevinirim. O bölümü de güncelledim çünkü. Yeni bölümler gelmeye en kısa zamanda başlayacaktır. Bu kitap, en iyi sonu hak ediyordu.

Sevgiyle, canavar.


efe'den.

"Efe," diye seslendi içeriden babam. "Efendim?" diye cevap verdim çarçabuk. "Bir şey konuşacağız seninle."

Bir şey konuşmak mı?

Aylardır babamla doğru düzgün konuşmuyorduk. Doğrusu, o bir adım atmadıkça ben de atmıyordum. Beni üç ay boyunca odama tıktı, bunu hak etmemiştim. Kapıma kilit vurmadığı kalmıştı bir tek. Elbette, affetmedim onu hiç. Ama belki de her şeyi bildiğini sandığım babam, bir konuda cahil bulundu. Olsun, ben kin tutacak yapıda biri değilim ki bir kere. Ne olursa olsun, günün sonunda babamdı, canımı yaksa da kasten yapmak istediğinin bu olmadığını bilirdim. En azından bir zamanlar.

Yataktan indim usulca. Esnedim. Güzelce gerindim. Sabahın ilk saatleri, bir yaz günüydü, lise yıllarımı geride bırakmıştım, zaman hızla akmıştı, yeterince hızlı değildi ancak akmıştı işte.

Ayaklarıma çoraplarımı geçirip kapıma doğru yol aldım. Kapıyı açtım. Koridoru fersah fersah aştım. Salona vardığımda, annem tekli koltukların birinde oturur vaziyette kocaman gülümsüyor, ablacığım bir sandalye kendisine çekip oturmuş, bir sandalye de benim için ayırmış, babamsa üçlü koltuğun tam ortasında hafif tebessümle beni izliyordu. Yerinde gerindi. Sırtını ardına yasladı. Kollarını bağladı. "Oturacak mısın yavrum?" diye sordu annem.

Başımla onayladım ancak şüpheli gözlerle onları izliyor, aynı zamanda tereddütle adımlıyordum.

Sonunda oturdum. Oturduğum gibi sandalye gıcırdadı, ardından babamın kısık sesli öksürüğü gürültü yarattı.

"Şimdi şöyle..." dedi babam, mırıldanarak.

Biraz oyalanınca, ablam, "Baba! Hızlı mı olsan acaba?" deyip güldü, imalı bir biçimde.

"Tamam ya..."

"Hadi."

"Bak, Efe," dedi babam.

Sözünü kestim derhal, "Baba, bir saniye, sözünü balla kesiyorum ama gerçekten kötü bir şeyse söyleyeceğin şey, ben işe geç kalıyorum." dedim, kapıyı başparmağımla göstererek.

"Yok, yok... Kötü değil." dedi, babam. "Aksine. Son zamanlarda aramızda bir iletişim olmadığının farkındayım. Düşünmem gerekliydi. Biliyorum, çok uzun sürdü. Özür dilerim bunun için. Ama en çok," dediğinde gözlerinin doluşuna gözcülük edemeyip hızlıca yanına gidip oturdum.

"Baba, yapma..."

"Hayır. Çok büyük özürleri hak ediyorsun. O Batu denen piç yüzünden kendi oğlumu suçladım. Ablan bana aylardır söylemeye, anlatmaya çalışıyor. Ama sağır kulaklarım duymak istemedi. Biliyorsun, biz öyle sizin gibi her bilgiye erişerek büyümedik."

ballı süt | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin