on sekizinci bölüm: af.

592 51 81
                                    

günümüz.

Tek elim sırtına çıkarken, onun tüm bedeni beni sarıyordu. Başımı, köprücük kemiğine gömerken, sağ elimi telefonla birlikte göğsüne bastırdım ve hafifçe iç çekmeye, burnumdan solumaya başladım.

"İyi misin sen," Çenesini saçlarımın arasına gömdü. "Öylece çıkıp gidince, ne yapacağımı bilemedim, iyi misin?"

Başımı iki yanıma salladım. 

"Ne oldu?" diye sordu, fısıldar gibi bir ses tonu takınarak.

"Hatırlamıyorum," dedim ve kendimi onun bedeninden ayırdım. "Eve gidelim mi, çok uykum var, yoruldum."

Birkaç saniye beni süzdü ve ardından kafasını aşağı yukarı sallayıp, onayladı. Ben yürüyen merdivenlere doğru ilerlerken, o da arkamdan beni takip ediyordu.

Basamaklar yukarı doğru yükselirken, yükselmekte olan basamaklardan birine ayağımı tedirginlikle attım ve Kerim'e döndürdüm bakışlarımı. Elleri cebinde, gayet sakin bir şekilde merdivene bindiğinde etrafı taradı gözleriyle. Sonra bana baktı.

Kaşlarını çatarak, "Sen, yürüyen merdivenlerden korkuyor musun?" diye sordu.

Bakışlarımı ondan çekip kafamı iki yanıma salladım.

Güldüğünde omzumun üzerinden ona baktım, "Korkmuyorum!" diye söylendim.

"Korkuyorsun, neden korkuyorsun?"

Merdiven, zirveye ulaştığında dışardaydık artık. Yağmur, artık yalnızca çiseliyordu. Fakat dışarısı oldukça soğuktu. Yüzüme sert bir rüzgâr çarptığında içim titredi. Kerim sağ tarafıma gelip, sol omzuna kolunu attığında bedenimi kendine çekti ve gülerek yürüdük öylece.

"İyi ol, tamam mı? Sen iyi olursan etraftaki herkes de senin enerjinle büyülenir." dedi.

Güldüm. "Enerjileri sikeyim!"

"Evet, öyle yap. Eğer, bu seni iyi yapacaksa tabii."

"İyiyim ben, Kerim. Gerçekten iyiyim. Bazen, bazı şeyler elinde olmuyor insanın, olmayınca da sinirleniyor işte... Batu'yu görmek bana iyi gelmedi. Hatırlamadığım yüzüne karşılık, bir sürü anı savurdu..."

"Onunla mıydın?"

Durduk ve kolunun altından ayrılıp karşısına geçtim. "Hayır," diyerek kafamı iki yanıma salladım. "Sahile inmiştim, o da beni takip etmiş işte... Kayalıklarda oturuyordum, sonra da arkamdan onun sesini duydum. Dönüp bakamadım ona bir türlü, bir şeyler engel oldu sanki. Daha sonra yağmur bastırdı, sırf ondan kaçabilmek için yüzümü kapattım ama yanıma geldi, eskiden yaşamış olduğumuz şeylerden falan bahsetti. Bilmiyorum," İç çektim. "Hatırlamadığım şeyler yüzünden yargılanıyormuşum gibi hissediyorum, anlıyor musun?"

Başını aşağı yukarı sallayarak onayladı beni.

"Böyle olsun istemedim, bir insan nasıl geçmişini unutur nedensiz yere, bunu da bilmiyorum..."

"Unutmaz," dediğinde alt dudağını usulca kemirmeye başladı. "Bak, bunu ne zamandır söyleyeceğim, söyleyemiyorum... Ama belli ki bundan yıllar önce başına bir şey gelmiş ki unutmuşsun... Yoksa neden unutasın?"

Kaşlarımı çatıp hayır anlamına gelebilecek şekilde başımı iki yanıma salladım yine. "Öyle bir şey yok. Gelseydi bilirdim, annemler söylerdi. Gelmedi."

"Umarım dediğin gibidir, Efe."

"Hem terapi görüyorum, terapistim yakın bir zamanda iyileşebileceğimi söyledi; hatırlayabileceğimi, çocukluk anılarımın yerine gelebileceğini ve belki tekrardan içten gülümseyebileceğimi söyledi. Ben inanıyorum, Kerim. Hatırlayacağım. Hatırlamak zorundayım."

ballı süt | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin