otuz birinci bölüm: moda sahil'de çiçekler.

322 34 64
                                    

medya: athena, ben böyleyim
günümüz.

efe'den.

Durdum fakat başım dönmeye başladı. Batu'nun yüzü, mavi gözleri, arkasından vuran sahilin ışıklarıyla bütünleşiyor gibiydi... Yerime oturdum.

"Başım döndü..." dedim, kısık bir ses tonuyla.

Şarkı bitti.

"Döner tabii," Birasından bir yudum aldı. "Sen cidden oldun galiba?"

"Oldum mu, dersin?"

"Oluyorsun, kafası geldi mi?"

Güldü.

"Bilmiyorum," diye fısıldadım ve kayanın üzerine uzandım boyluca. Gökyüzü pembeleşmişti ya da kızıllaşmıştı... Bilmiyorum. Bulut yoktu pek. Kafamın mı etkisiydi bu gördüğüm?

Dolunay hâlâ aynı etkiyle parlıyor, göğün ihtişamı onun kaderine bağlı gibi duruyordu orada... Yıldızlar sönük, bulutlar yok ve ben oluyorum...

Solumda gördüğüm bir ışığın yanıp sönmesiyle o tarafa çevirdim kafamı. Başım dönüyordu hâlâ.

"Bir tane daha açayım mı?" diye sordu Batu.

"Biri fotoğrafımızı mı çekti, Batu?"

"Ney?"

"Biri, diyorum," Yerimde doğruldum. "Biri fotoğrafımızı mı çekti az önce?"

"Nasıl yani, anlamadım?"

Parmağımla gösterdim o tarafı. "Sanki şuradan biri fotoğrafımızı çekti."

Güldü. "Gerçekten, oldun sen, Efe."

Güldüm ve az önce olan şeyin çok üstünde durmadan, "Peki, o zaman aç bir tane daha bakalım," dedim. O açana kadar, ben şişemin dibinde kalan birayı azıcık çevirdikten sonra kafama diktim ve boş şişeyi kenara bıraktım.

Açtı ve uzattı. Aldığım gibi kafama diktim yine ve gözlerimi yumup biranın tadını iyicene hissetmeyi denedim. Genzim yanıyordu. Midem bulanmaya başlıyordu, sanırım en son öğle vakti yemek yediğim içindi.

Denizi izledim beş dakika boyunca, kafamı göğe çevirdim, sahil yoluna; oradan oraya yürüyen insanlara, sesi soluğu çıkmayan ihtiyar bir kadına, bizden biraz uzaktaki bardan duyulan yüksek sesli müziğe; deniz fenerine çevirdim bakışlarımı, ışıkları yanıyordu ve vapurları çağırıyordu. Sağ tarafta durdu bir vapur, uzaktan görüyordum... İndi içinden yolcular, akın ettiler Rıhtım'a ağrı.

Akşam vakti, kırık kalpler... Martıların sesleri duyuluyordu her halükarda. Onlara simit atmayı mı özlemiştim yoksa? Ama simit satan o abi gözükmüyordu etrafta. Çiçekçi kadınların yanlarındaki yüzleri kirli çocuklar da mendil satmak için oradan oraya koşuşturmuyorlardı. Akşam olunca, Kadıköy'de hayat duruyordu.

Sahilin ışıkları boyluca yanıktı; birkaç genç bizim gibi biranın dibine vuruyordu ve bundan mutluluk duydukları her hallerinden belliydi. Onlar da şarkı dinliyordu. Onlar da bizim gibiydi.

Doğrusunu işitmek isterseniz okurlarım, ben nasıl hissettiğimi kestiremiyordum. Başım allak bullaktı işte, gözlerimde bir uyuma ihtiyacı söz konusuydu ve genzim yanıyordu daha önce de tasvir ettiğim gibi. Ama Batu'nun yanında güvende hissediyor muydum ki?

Neden Batu'yu dün arayıp, buluşma teklif etmiştim ki? Bir ay sonra üstelik... Doğum günü için ya da başka bir şey için değildi. Onu af mı etmiştim?

ballı süt | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin