günümüz.
"Nilay Hanım, geçmişi hatırlamadığını söyledi, Efeciğim. Doğru mu bu?" diye sordu, kadın. Saçları tepesinden kusursuz bir topuzla bağlıydı. Gözlerine çektiği sürme, gözlerinin kahvesini açıyordu sanki. Yüzündeki profesyonel gülümseme samimiyetsiz gelmişti. Yuvarlak küpeleri büyükçeydi. Yüzü kemiksiz, yüz hatları belirgin bir kadındı. Kaşları düzgünce alınmıştı. Dirsekleri masanın üzerine yerleşmişken, elleri boynunun hizasında birbirine geçik bir şekilde duruyordu. Parmağında ucunda inci bulunan bir yüzük vardı. Boynundaysa zarif bir kolye.
Başımı aşağı yukarı evet anlamına gelebilecek bir şekilde salladım.
"Acaba, çocukluğuna dair ne hatırlıyorsun, Sevgili Efe?"
Kararlılıkla, "Hiçbir şeyi," dedim.
"Hiçbir şeyi mi? İlginç. Biraz düşünmeyi denesen?"
Derin bir nefes aldım içime ve gözlerimi, kadının arkasında duran büyük tabloda gezdirdim. Etraf güzel dekore edilmişti. Beyazdı her yer. Koyu lacivert perdeleri saymazsak elbette.
Kafamı pencereden yana çevirdim. "Hatırladığım en geçmiş, on birinci yaş günüm. Gerisinde de bir şeyler var... Ama hiçbiri bana ait değilmiş gibi," diye girdim söze, kısık bir ses tonuyla. "Anlıyorsunuz değil mi? Hatırlamıyorum. Hatırlamaya zorluyorum ama hatırlayamıyorum... Hatırlayamıyorum..."
Sustum bir müddet.
Kadın, "Zihnini zorlama hiçbir zaman için, olur mu Efe? Ama şimdi... Senden bir şey istemem lazım. On birinci yaş gününü bana anlatır mısın?" diye sorduğunda, kafamı ona çevirdim.
Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra, her şeyi anlattım. "...ama o günün akşamını da hatırlamıyorum... Eve gittim mi ya da oranın çıkışında ne yaptım... Hiç bilmiyorum. Sadece o çiçekçi teyze ve onun hediye ettiği gül."
"Gülü hâlâ saklıyor musun?"
"Sanırım. Eğer kitaba bir şey olmadıysa, güle de olmamıştır..."
"Eve gittiğin zaman kontrol et olur mu? Hatta o gülü eline al, şöyle bir yokla zihnini. Belki bir şeyler daha hatırlarsın o hanımefendiyle ilgili, ne dersin?"
"Olur, yaparım."
"Batu Tan Önder, bu isim tanıdık geliyor mu?"
"Bunu bir hafta önce sorsaydınız, hayır, derdim. Ama şimdi, onu tanıyorum işte. Tanıyormuşum. Şimdi de hatırlamaya çalışıyorum. Tanışık olduğum şu insanı, hatırlamaya çalışıyorum!" Sinirlenmiştim. Kafamı ellerimin arasına alıp başımı yere eğdim. "Hatırlamak istiyorum ama gel gör ki, hatırlayamıyorum!"
Hatırlaman gerek...
Unuttuğun onca şey için...
"Biri gelse, sen benim şuyumdun, bu yüzden seni tanıyorum dese, onu hiçbir zaman tanımamış olmama üzülüyorum! Hatırlamayacak olmama kızıyorum!" Gözlerimden yaşlar boşaldı. "Bakın, ben bunları onlarca psikologa anlattım," Ellerimi saçlarımdan ayırıp başımı yerden kaldırdım ve doğruca kadına baktım. Gözlerinden bana acıyan bir yan okudum. "Bir sürü psikologla konuştum. Neyim varsa, neyim yoksa... Ama neyi anlatmam gerektiğini bile bilmediğim için sadece ağladım! Sadece ağladım çünkü kimse bana neyi anlatmam gerektiğini sormadı! Kimse bana neden unutuyorsun diye sormadı! Neden unuttuğumu, neden hatırlayamadığımı bilmediğim bir anı defterinde geziniyormuşum gibi... Bomboş bir defterin içinde..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ballı süt | bxb.
Teen Fiction"buradayım," iki çocukluk arkadaşı. efe ve batu. aralarına giren şehirler, ülkeler, koca bir gökyüzü ve silik hatıralar... hatıraların her detayını ezbere bilen batu bal, hatıralarını kayıplara karıştırmış efe süt... dev bir vicdan azabını bağrında...