medya: yann tiersen, la veillée
günümüz.batu'dan.
İnsan salt dans ettiği an özgür hissediyordur bence; hiçbir göz onu takip etmezken, terlemeye başlayan vücudu arkadaki şarkının heyecanıyla bir sağa bir sola savrulurken; kolları ondan bağımsız, elleri desen apayrı bir dünyada gezinirken... İnsan salt dans ederken mutlu hissediyordur bence.
Gözlerini kapatmış, geçmişin çamaşır suyu izini taşıyan bol tişörtünü giymiş, sol bileğindeki bileklik şıngırdıyor... Dans ederken hissetmez insan, dans eden notaları bu denli iyi anlayabilir bence. İnsan tuhaftır, insan planlara uymaz.
Bir milyonun önünde de dans etmek vardır, yalnız ruh ve beden baş başayken de.
Ya da kimse izlemiyorken sizi, sevdiğinle vals yaparken de.
Bir vals yapmanın hüznünü ve mutluluğunu hiç kimse size detaylıca anlatmayacaktır.
Sevgi, özlem, aşk, aşktan gelen sevimli acı... Bu duyguların hiçbirini tatmayan, bu dünyada binlerce insan için...
Eğer bir gün, bir yerde yüksek seste bir şarkı çaldığını duyarsanız lütfen dans edin. Eğer dans etme ihtimaliniz içinizden geçerse, kendinize şu cümleyi söyleyin: "Batu karşımda olsa, kesinlikle elimi tutar ve 'Benimle dans eder misin?' diye sorardı."
Bu dünyada dans etmeyen sürüsüyle insan var...
Bu dünyada şarkı dinlemeyi bilmeyen yahut dinlememiş, sürüsüyle şahsiyet var.
Tüm şarkılar mutludur, tüm filmler -dünyanın en mutsuz filmi olsa dahi- mutlu sonla biter... Ya da siz buna inanın, bu sizi biraz olsun gerçeklerden sıyırır ve özgürce, hayal dünyanızda gezinmeye bir adım daha atmış olursunuz.
Kural bir, ne olursa olsun hayal kur.
Karşı kaldırımdaki apartmana bakıyordum. Park halinde bekleyen bir otomobilin penceresinin arkasından izliyordum orayı. Saat akşamüstü dört buçuğu vuruyordu ve süt, okul servisinin içinden iniyordu. Elindeki montu sağlama almamış, yere düşmesine ramak kalmasına rağmen montu güzelce kolunun üzerine sermiyordu. Üzerindeki okul forması ise kırış kırıştı. Yanında da bir çocuk vardı. Arkaları dönüktü ama ikisinin de kim olduğunu iyi biliyorduk... Gülüyorlardı, birbirlerine el kol şakaları yapıyorlardı. Kızıl saçlı çocuk, bir senkronla yürüyordu apartmanın önüne. Kızıl saçlı çocuğun sırt çantası tek koluna takılıydı, süt'ünki ise iki omzunda asılı duruyordu. Süt, durdu. Kızıl saç ise aynı istikrarla yavaş adımlarla yürümeye devam etti.
Kızıl saç, Efe'nin durduğunu fark ettiğinde, omzunun üzerinden ona baktı. Süt ise önünü bana döndü. Gözleri benden uzaklara bakıyordu, ne etrafı tarıyordu ne de başka bir şey... Arabanın, penceresinden kendi yüzümü de görüyordum. Onları uzaktan seyretmenin ne kadar da acınası bir durum olduğunu fark ettiğimde, bir süre yansımadan kendime baktım; mavi gözlerimde, kumral saçlarımda, yalanları fısıldayan dudaklarımda gezdirdim gözlerimi.
Ardından odağımı onlara geri çevirdim. Kızıl saç da bana önünü dönmüştü ancak aralarındaki mesafeyi hâlâ koruyorlardı. Efe'nin bakışları yere düştüğünde aynı hızla başı da yere eğildi. Bir şeylerin ters gittiğini anladığımda, Efe çoktan apartmanın önünden ayrılmış ve yokuş yukarı adımlamaya başlamıştı hızlıca. Kızıl saç da arkasından onu takip etmeye başladı.
Efe'nin adımları hızlıydı. Gözden kaybolmalarına izin vermeyerek, onların biraz arkasından, karşı kaldırımlarından takip etmeye başladım ben de. Koşar adım ilerliyordum fakat onlar kadar hızlı olmamaya özen gösteriyordum. Yanımdan, bebek arabasını süren bir anne geçiyordu ve aynı bebek arabasından, gürültülü bir çıngırak sesi duyuluyordu. Anne, telefondaki biriyle tartıştığı için, bebek bunu sanki anlıyormuş gibi ağlamaya başlamıştı ve benden uzaklaşıp aşağı doğru aktıklarında, durdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/260719447-288-k618601.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ballı süt | bxb.
Teen Fiction"buradayım," iki çocukluk arkadaşı. efe ve batu. aralarına giren şehirler, ülkeler, koca bir gökyüzü ve silik hatıralar... hatıraların her detayını ezbere bilen batu bal, hatıralarını kayıplara karıştırmış efe süt... dev bir vicdan azabını bağrında...