on birinci bölüm: geçmişini unutan deniz atı.

666 77 58
                                    

2014.

"Çünkü sen hiçbir şeyi hak etmiyorsun!" Yüzüme bağırıyordu, hiddetle. Gözleri ve yüzü kıpkırmızıydı. Elleri öfkeyle bir yumruk biçimini almıştı. Dudakları titredikçe dişleri birbirine çarpıyordu. Konuştukça ağzından tükürükler püskürüyordu. "Hiçbir şeyi, duydun mu beni! Duydun mu, Efe!"

"Ben hiçbir şey yapmadım... Yapmadım gerçekten..."

Gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Evimizden uzak bir parktaydık. Kum havuzunda; ben kaydırağın ucunda oturuyordum, o ise tam tepemde bağırıp çağırıyordu.

Benden yüksekte...

Uçar gibi.

Ayaklarını kumlaya sinirle vurdukça, yukarı doğru bir toz bulutu dağılıyordu.

"Senin yüzünden dayak yedim! Senin yüzünden oluyor her şey!"

Ayağa kalktım daha fazla dayanamayarak. "Ben mi dedim sana, beni koru diye!"

"Kapa çeneni! Hepsi haklı, neden seni koruduysam zaten! Ağzına sıçsalardı orada keşke!"

Kolumla gözlerimi kapattığımda, sessizce ağladım. Onun bu laubali tavrı salt canımı yakmakla kalmıyordu, hayatında karmaşık olan şeyler olduğunun farkındaydım lakin neden bunların acısını benden çıkarıyordu? Ona yaptığım en kötü şey, -bunu daha önce de söylemiştim biliyorum ama her zaman aklıma geliyor ve eklemek istiyorum- onu sevmekti. Bundan başka yaptığım hiçbir şey yoktu. Mavi gözleri ağlayınca koyulaşıyordu. Gülünce açılıyordu. Gözleri de onun gibi ikilem içerisindeydi. Tüm bunların içinden onu çekip kurtarmak o kadar çok isterdim ki, o an üzülsem de biraz da onun adınaydı hüznüm.

"Biliyor musun, Batu... Bazen sana çok kızıyorum, özellikle tüm öfkeni benden çıkardığında ama yine de... Sorun değil," Fısıldayarak söylemiştim tüm bunları, gözyaşlarımı silmeye bile yeltenmeden, yanaklarımdan aşağı süzülen gözyaşlarımı hissede hissede... "Bana kızman hiç sorun değil. İçinde ne kadar nefret varsa benden çıkar zaten, arkadaşlar ne içindir?"

Gözündeki öfkenin parlamasının dindiğini gördüm. Ağzı aralanıyor, kaşları yavaşça yukarı kalkıyor ve gözleri, odağımdan kaçıyordu.

"Tek arkadaşım sensin ve hep de böyle olacak. Yani sen buradan gittikten sonra. Bir ay sonra. Her zaman seni özleyeceğim, bir daha hiç arkadaşım olmayacak, gerçekten! Seni çok seviyorum ben... Sen sevmesen de sorun değil."

Bir sürelik sessizliğin ardından, "Neden diğerleri gibi değilsin," diye sordu. "Neden diğerleri gibi gülüp oynamıyorsun? Neden kramponlara, formalara ya da maç izlemenin eğlencesine odaklanmıyorsun? Neden diğer erkekler gibi değilsin?"

Anlamıyordum. Neden diğerleri gibi bahsediyordu benim hakkımda?

Gitmek için davrandım ama kolumdan yakaladığı gibi beni geri çekti. "Sen onların dediği gibi, kız mısın, Efe?"

Kafamı iki yanıma salladım, yüzümdeki buruk ifadeyle.

"Neden böylesin o zaman?"

Hatırlamak istemiyorum...

Koluma tırnaklarını geçiriyordu, canım çok yanıyordu ama çıkarmadım sesimi. Bırak acısın, geçer belki...

Ama daha fazla dayanacak gücüm yoktu. Kolumu kurtardım katilimin kanlı ellerinin arasından.

"Sen neden böylesin, Batu!" Sesim çok yükselmişti. Bu parka gelmeye korkardı başka çocuklar... Çünkü büyük adamlar burada alkol içerlerdi. Sarhoş düşerler ve bu yüzden aileler rahatsızdı bu durumdan... Çocuklarını kimse bu parka göndermezdi... Issız parkta yankı yapıyordu sesim. "Söylesene! Neden beni koruduğun insanlara dönüşüyorsun bir anda! Bir gün farklısın öbür gün farklı! Sana ne yaptım ya, sana ne yaptım ben..."

Gözlerimden akan yaşlar ağzıma doluyordu.

"Tek istediğim bir tanecik arkadaşım olmasıydı; konuşmamla dalga geçmeyen, beni önemseyen, önemli gören, davranışlarımla, cinsiyetimin ne olduğunu sormayan, tüm bunlardan uzak bir arkadaşımın olmasıydı..."

Küstah birisin sen, bal... Ama ne yazık ki, çocukluk aşkımsın. Minicik kalbimle sevmiştim seni. Yüreğimde tonlarca insanın cesedi yokken, tertemizken sevmiştim seni... Tüm kusurlarını, bana sergilediğin tutumsuz, sert tavırları bile. Sana dair her şeyi sevmiştim... Görmedin, sen beni hiç görmedin!

"Ama ben sana hiçbir şey yapmadım... Onlar canımı yakarken sadece bana yardım etmek istedin ve bunun bile bedelini ödedim ben!"

Susuyordu, dudaklarına susmak bile yakışır.

Ona arkamı döndüm.

"Her zaman yanında olacağımı biliyordum, bal, her zaman yanında olurdum." Artık ses tonum alçalmıştı. "Keşke hiç savunmasaydın beni. Dediğin gibi, orada ağzıma sıçılsaydı ve sen de bön bön baksaydın. Daha az yanardı canım. Eğer gittiğinde bir gün geri dönecek olursan, sakın beni bulma, tamam mı? Seni istemiyorum. Senden nefret ediyorum..."

Hatırlamak istemiyorum...

"Sen böyle susmaya devam ettikçe senden nefret ediyorum. Bazen keşke seni hiç tanımasaydım diyorum, biliyor musun? Senin iyi biri olduğunu hayal etmekten de nefret ediyorum. Kendimi kandırıyor oluşumdan da... Keşke ölsem. Keşke tüm insanların bana gard aldığını göreceğime ölsem..."

"Efe..."

Eve doğru yürümeye başladım. Attığım sert adımlar kuma gömülmeme sebebiyet veriyordu. Yavaşlıyordum ama durmuyordum. Taşlı yola girdiğimde parkın çıkışına doğru istikrarlı adımlar attım.

"Efe!"

Hatırlamak istemiyorum...

"Dur! Dursana!"

Çünkü kaybedecek hiçbir şeyim yok.

"Yemin ederim bir daha hiçbir şey yapmayacağım! Yemin ederim! Hep yanında olacağım, kim seni üzerse seni ondan koruyacağım. Yemin ederim!"

Sesi titriyordu fakat ben oldukça uzaktım ondan...

Hatırlamak istemiyorum...

"DURSANA!"

Hatırlaman gerek... Kaybettiğin her şey için.

.

ballı süt | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin