İş yerime gelmiştim yine. Burayı anlamıyordum. Bir gün dolup taşıyordu bir gün bomboştu. Haftada birkaç gün ot falan mı satılıyordu burda. Wang dipteki masanın üzerinde yatıyordu. Mekanın sahibi gibi hiçbir şeyden çekinmiyordu.
-Min-a gelmişsin. Bak şuna bu ses resmen patladı.
Bana uzattığı telefonu alıp paylaşılan şeylere göz attım. Benim sesim patlama yapmıştı. Bir de Ceza şarkısı söylesem ne olacaktı acaba.
-Fazla abartılıyor bence.
Telefonu geri verdim.
-Benimle aynı düşünen birini bulmak istiyorum artık.
Kendi kedine bağırıp tekrar yattı. Ben de üzerimi değiştirip yattığı masadan bir tane sandalye çekip oturdum. Arada bana komik bulduğu şeyleri gösteriyordu.
-Wow. Şuna bak.
Heyecanla doğrulup telefonu bana uzattı. Umursamazca telefonu alıp baktım. Yine hangi saçmalığa şaşırdığını merak ediyordum. Ama gördüğüm haberle ben de biraz şaşırmıştım. ZN Entertainment ile olan anlaşmam açıklanmıştı. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.
-Çok garip. GRN Entertainment seçmelerine girip neden ZN Entertainment ile anlaşma imzalamış ki.
-Kendince sebepleri olmalı.
-Ama ZN Entertainment kız gruplarına çok önem vermez. İçlerinden sadece brini parlatıp diğerlerine sadece onu destekletir. Bence doğru bir seçim değil.
-Bunu bilmiyordum.
-Yeni çıkan grubu biliyorsundur. İlk kurban belli oldu bile. Artık aramızda bir gerilim olmamasına rağmen kız japon diye dışlanıyor. Ve şirket bu durum için hiçbir şey yapmıyor.
-Bu çok kötü.
-İdol intiharlarının perde arkasında hep şirketler vardır.
-Oldukça hakim gibisin eğlence sektörüne.
-Bir arkadaşım vardı. Stajyerlik yapıyordu. Ama daha çıkış yapamadan intihar etti.
-Üzüldüm. Özür dilerim sen de üzüldün.
Yüzü düşmüştü. Gözleri dolu doluydu. Sanki dokunsam ağlayacaktı.
-Ben hep duygusalım. Senin suçun değildi.
-Yemek yiyelim o zaman. Müşteri de yok zaten.
Beni onaylayıp masadan atladı. Mutfağa girdiğinde tereddütle ona baktım. Umarım mekanı yakmazdı.
____________________Şirkete geldiğimde etrafa bakındım. Burası içimi daraltıyordu. Sessizce prova odasına doğru adımladım. Hayatımı sürekli geçen seneki hayatımla kıyaslıyordum. İnsanın hayatı çok hızlı değişiyordu. Geçen sene çok üzüldüğümde babamın sandığım mezarın başına giderdim. Şimdi ise yıllardır ölü olan babam dirilmişti.
Hiç ait olmadığım bir yerdeydim. Sanki bütün ülke aynı renkti. Ben ise o renkten en uzak olan renktim. Prova odasına geldiğimde düşüncelerimden sıyrıldım. Diğer kızların yarısı yoktu. Hiç birini sevmemiştim zaten. Bu benim için iyiydi.
Uzun süren hatta upuzun süren bir çalışmadan sonra artık bitmişti. Kendimi yere atıp yattım. Bütün uzuvlarım yorgunum diye bağırıyordu sanki. Yarın bu kadar yorulmayacaktım biliyordum. Her şeye çok çabuk uyum sağlayan bir vücudum vardı. Yavaşça doğruldum. Ama yer çekimi çok fazlaydı. Kendi kendime güldüm. Karışan kimse olmasa burda uyuyabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanfictionBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...