Wang istediğim şeyleri yaptıktan sonra yeniden Çin'e gitmişti. Selim Türkiye'ye dönmüştü. İkisini de arayamazdım. Ararsam endişelenip yanıma gelmeye çalışabilirlerdi. Ses kaydı belki de ellinci kez yeniden oynarken gözlerimi sertçe sildim. Çok acıyordu gözlerim ama ruhumdaki acı çok daha fazlaydı.
"-Akemi bana cevap ver lütfen iyi misin? Nerdesin?
-Ben bundan sonra gökyüzündeyim. Arada bana el salla olur mu?
-Akemi saçmalama. Nerdesin diyorum sana, neden bahsediyorsun sen?
-Evdeyim. Evimdeyim. Min-a hiç bir şey hissedemiyorum. O ilaçları teker teker atmak işe yaramıyormuş. Bak şimdi...... Ah neydi unuttum neyse bu gün bana geleceğini söylemiştin. Seni uzunca bir süre bekledim. Şimdi yanımda olsan çok iyi olurdu.
Ağlama sesi gelmişti. Bu kısmı duymamıştım. Beklemeye alıp ambulansı yönlendirmiştim. Göz yaşlarım ardı ardına dökülüyordu. Çaresizlik bu hayattaki en zor şey miydi?
-Min-a neden gelmedin? Orda mısın? Seni duyamıyorum. Çok korkuyorum.
Başım ellerimin arasına düşerken hıçkırıklarım tüm odayı sarmıştı. Ona söz verdiğimi hatırlamıyordum. Şirketteki geçirdiğim süre o zamanlarda arttırıldığı için çalışmaktan başka bir şey yapamıyordum.
-Akemi lütfen kusmaya çalış. Sana yalvarıyorum. Lütfen Akemi.
-Olmu...yor.
Yine o umutsuz ses kulaklarıma ulaşmıştı. Kalbim binlerce parçaya ayrılıyordu sanki.
-Vazgeçemezsin. İnsanlar seni sevmeye başlamışken hayattan vazgeçme.
Ses kaydıyla oynama yapmış olsalar da kendimi suçlu hissetmekten alıkoyamıyordum.
-Beni seven kişiler sevmeyenlerden çok daha az biliyorsun. Sürekli ölmem gerektiğini yazan çok fazla insan var. Ama artık bunun bir önemi yok.
Titrek nefeslerini yeniden duymak kendimi daha da suçlu hissettiriyordu yine de onu yeniden bana seslenirken duymak eski anılarımızı canlandırmıştı.
-Min-a ben.... ben ölmek istemiyorum. Sen bahsetmiştin ya gerçektende öldürmek istediğim kişi ben değilim içimde bir şeylermiş. Ama bunu fark etmek için çok geç değil mi?
-Min-a çok korkuyorum. Ölmekten çok korkuyorum. Ölüm çok korkunç......Yanıma gelemez misin? Çok yalnızım. Lütfen yanıma gel sana çok ihtiyacım var. Beni duyuyor musun?
-Min-a? Yaklaştın değil mi? Sana ihtiyacım var. Burası çok soğuk. Sen hep sıcaksın. Burda olsan beni ısıtırdın değil mi?"
Ses kaydı burda bitiyordu hemen arkasında değiştirilmis bir ses konuşuyordu.
"-Karşısında bu kadar çaresiz biri varken onu desteklemek için tek kelime bile etmeyen sırf yerini alabilmek için onun ölümüne sessiz kalan bu kızı hâlâ seviyor musunuz?"
Çalan telefonumu tireyen ellerimle biraz arasam da göz yaşlarım görmemi engelliyordu. Sonunda elime aldığım telefonu kim olduğuna bakmadan cevapladım.
-Alo?
-Min-a sen ağlıyor musun?
-Neden aradın?
-Kendini topla ve sana göndereceğim şeye bak. Kendini topla Min-a sen suçlu değilsin. Olayın içinde olduğun için bunu görmek senin için zor biliyorum ama inan bana sen bu hikayedeki tek iyi ve masum kişisin.
Teşekkür ederim demeyi her ne kadar istesem de duyduklarım gözyaşlarımın artmasına neden olmuştu.
-Yanına gelmemi ister misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LYRA
FanfictionBir oyun oynadığınızı düşünün. Başlangıcı güzel ama devamı berbat. O oyundan sıkıldığınızı hayal edin. Ölesiye nefret ettiğinizi. Ne yapardınız? Oynamayı mı bırakırdınız? Ya da fırlatıp atar mıydınız? Bunaldığınızda yeter deyip başından kalkardınız...